Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini çoğumuz okul kitaplarından hatırlarız; üst üste dizilmiş bir piramit, her basamakta başka bir ihtiyaç… Fakat yıllar geçtikçe insan fark ediyor ki o piramit aslında dışarıdan bakınca teorik görünse de içimizde en gerçek, en dokunulabilir yolculuklardan birini anlatıyor.
Piramidin tabanında en temel ihtiyaçlar var: nefes almak, su içmek, dinlenebilmek, karnımızı doyurmak. Bunlar öyle sıradan görünüyor ki çoğu gün farkına bile varmıyoruz. Ta ki bir gece uykusuz kalana, bir öğünü atlayana ya da gün boyu su içmeyi unutana kadar… O an anlıyoruz ki insanın en basit ihtiyaçları bile yaşamı ayakta tutan görünmez direkler.
Bir üst basamak güvenlik. Hayatın sallandığı yer tam da burası. İşimizin devam edeceğine, evimizin güvende olduğuna, yarın ne olacağına dair zihnimizde bir miktar düzen olmasına ihtiyaç duyarız. Güvenlik eksildiğinde insan sadece endişeye kapılmaz; aynı zamanda bir üst basamağa çıkacak enerjiyi de bulamaz.
Üçüncü basamakta aidiyet ve sevgi durur. Bir masada yer bulmak, birinin “Sen gelmeden başlamayalım” demesi, bir dostun sebepsizce uğraması… Bunlar ruhun vitaminleri gibidir. İnsan insana iyi gelir; piramidin bu bölümünü yalnızca sosyal bir ihtiyaç diye okumak eksik kalır. Çünkü çoğu zaman bizi hayatta tutan, tam da bu ilgi ve görülme hâlidir.
Dördüncü basamak saygıdır. Hem başkalarının bize duyduğu hem de kendi kendimize gösterdiğimiz saygı… Başardığımız küçük işler, bir konudaki ustalığımız, birilerinin bize güvenerek sorumluluk vermesi… Tüm bunlar iç dünyamızda sessiz ama güçlü bir omurga oluşturur.
En tepede ise Maslow’un en çok konuşulan ama en az anlaşılan basamağı yer alır: kendini gerçekleştirme. Bu, herkes için farklı bir anlam taşır. Kimi için bir kitap yazmaktır, kimi için bir iş kurmak, sanata yönelmek, bir çocuğun hayatına dokunmak veya sadece kendi potansiyeline yaklaşmak… İnsan bu basamakta artık yalnızca yaşamaz; üretir, anlam arar, kendini dönüştürür.
Aslında Maslow’un hiyerarşisi bize her gün şunu hatırlatıyor: İnsan ihtiyaçlarının yönü hep yukarı doğrudur ama hayat bizi zaman zaman aşağı basamaklara geri çağırır. Kimi gün sadece uykuya, kimi gün biraz güven hissetmeye, kimi gün birinin sıcak bir sözüne ihtiyaç duyarız. Bu da çok insani, çok doğal.
Belki de mesele piramidi ezberlemek değil; kendi içimizde hangi basamakta durduğumuzu sezebilmek. Çünkü insan, kendini tanıdıkça o merdiveni daha bilinçli çıkmaya başlıyor.