Kuşkusuz başlıkta ifadesini bulduğu gibi yürüyecekti her şey!.

Çünkü bir yıl önce ilk buluşmalarının ardından yayınlanan ortak metinde bunun işaretleri yer almaktaydı zaten. O metinde öne çıkan en güçlü birliktelik mesajı, demokratik parlamenter sistemdi. Bunun içinde, bir buçuk yıl sonra yapılacak seçimlere bir “ittifak modeli” ile hazırlanmak ve kazanmak.

Altılı Masa liderlerinin yaklaşık aylık periyotlarla yaptıkları toplantıları, başta çizilen hedeflere ulaşmak için hazırlanan ortak metinlerde belirtilen çeşitli beyanlarla izledik. Onlardan ilki;

-Anayasa değişikli taslağı oldu.

Kuşkusuz doğruydu, yeniden parlamenter sisteme geçiş için  Anayasayı “revize etmek gerekiyordu. Bir süre bu çalışma tartışıldı, sonrasında diğer hedefleri yazılı hale getirip, kamuoyu ile paylaşmaya geldi.


Mutabakat, hükümet programı gibi.

Sonuncusu da “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” adı altında 30 Ocak’ta büyük katılımlı bir toplantı ile açıklandı. Metin denilen, aslında bir tür Hükümet Programı niteliğindeydi.

Altı partinin kurmayları tarafından hazırlanan program, seçim sonrasında kurulacak ilk hükümetin programından öte 5 yıl, belki de 10 yıl boyunca kurulacak hükümetlerin esinleneceği zenginlikte “vaatler listesi” gibiydi adeta.

Dokuz ana başlıkta, çeşitli konuları kapsayan 2 binin üzerinde her alanı ayrıntılarıyla seçmenlere sunan bu metin, geneliyle hemen her kesimden takdir gördü ve beğeniyle karşılandı. Halkta da umutlu bir beklenti yarattı. Ekonomiden sosyal politikalarda, tarımsal üretimden sanayileşme çabalarına, Milli Eğitimden sağlığa, İhracattan istihdama her konu ayrıntıları ile ele alınan sunumda; ilgimi çeken önemsediğim konu, Üniversitelere özerklik ve buna dayalı katma değeri yüksek ürünler üretmek oldu.

Sunumun katılanlar ve izleyenler nezdinde ilgi çeken ve alkışlanan bölümleri vardı. Onların başında gelen; “İtibardan tasarruf olamayacağı” anlayışı ile yaptırılan ;

-Malum sarayın terkedileceği ifadesi oldu!..

Cumhurbaşkanının devleti yöneteceği makam artık Atatürk mirası “Çankaya Köşkü” olacaktır!.


Ben Kemal, geliyorum!..

Ertesinde CHP’nin grup toplantısı vardı. Ben dahil çok kişi Kılıçdaroğlu’nun, bir gün önceki ortak metni kısaca yorumlayacağı bir konuşma yapacağı yönündeydi.

Gerçi öyle de yaptı ama. Konuşmanın sonlarına geldiğinde kendi hazırladığı bir metne bakarak sürdürdü sözlerini. Önce ekonomistler ve kurmaylarınca hazırlanan bir rapora değinerek, devlet kasasından “yürütülen” 418 milyar dolara değindi. Sonra sözü Sayıştay’a getirerek “Eğer denetim raporlarınızda buna dair bir şey göremezsem yakarım hepinizi” deyiverdi…

Son sözleri ise biraz muzipçe bir ifade ile şunlar oldu;

“-14 Mayıs’ın hemen ertesi günü bazılarının telefonları acı, acı çalacak. Şu sesi duyacaklar, Ben Kemal, geliyorum!”

Konuşmayı birlikte izlediğimiz kardeşim Ersin, Kemal Bey Cumhurbaşkanı Adaylığın resmen açıklamış bulunuyor” diyecekti. Bense O’na hak vermekle birlikte bu repliği nereden hatırladığımı düşünmekteydim. Sonrasında haber kanalları, benden önce davranıp hatırlattılar!..

Rahmetli hemşehrimiz Cüneyt Arkın, “kötü adamlara” karşı mücadele ettiği bir filmde, hepsini tek tek arayıp, aynı repliği kullanıyordu;

-Ben Kemal geliyorum!..


***


Öyle miydi gerçekten. Kemal Bey’in adaylığı, 13 Şubat’taki son toplantıda resmiyet kazanacak. Kulis söylentilerine bakılırsa büyük ihtimal!.. Belki o tarihten bir hafta 10 gün sonra açıklanacak.

“geliyor gelmekte olan” sloganından sonra, bu son buluş büyük yankı yaptı sosyal medyada.

Şubat 13 sonrasını bekleyeceğiz çaresiz! Sayın Kılıçdaroğlu’nun, “koruğun sabırla helvaya dönüşmesi” siyaseti, ne meyve verecek…