Devam eden öyküde Muhtar, dedi:

-Hoşça kal Ebe Nine! Allah’a ısmarladık. Yakında, eşim Satı ile sana bir gün akşam misafirliğine geleceğiz. Seninle güzel bir sohbet edeceğiz. Kezban Nine, dedi:

 -Oh oh! Çok iyi olur evlâdım. Ne demek, başımın üzerinde yeriniz var. Önceden haber verin ki size külde pişmiş ocak bohçası yapayım. Küle patates atayım. Kara haşhaş sürteyim. Yanına bir de turşu koyayım. Bir de tavşankanı gibi kül çayı demleyeyim. Birlikte, afiyetle yeriz inşallah! Muhtar dedi:

-Kezban Nine, geleceğimizi önceden haber veririz. Sen çaydan başka hiçbir şey yapma! Satı bohçayı ve haşhaşı da yapar, getiririz. Sen de, tavşankanı çayı demlersin! Olur, biter. Kezban Nine:

-Tamam, oğlum Coşkun! Güle güle git. İşlerin rast gelsin. Sizi, Allah’a emanet ediyorum. Muhtar, Kezban Nine’nin evinden çıkarken yolda acele giden köy imamını gördü. Muhtar, imama sordu:

-Hayrıdır Hoca Efendi,  nedir bu telaşın? İmam Efendi, dedi:

-Muhtarım, az önce haber verdiler. Köyün Garip Osman’ı ölmüş. Onun ölüm salâsını okumak için gidiyorum. Kezban Nine, sordu:

-Hoca Efendi, ne olmuş dedin? İmam Efendi, sözünü tekrar etti:

-Köyümüzün Garip Osman’ı ölmüş. Onun ölüm salâsını okumak için camiye gidiyorum. Garip Osman’ın ölüm haberini duyan Kezban Nine:

-Kur’an’ın Bakara suresi ayet 156’da Allah’ın buyurduğu gibi “Onlar başlarına bir belâ musibet geldiğinde “ …Kalû inne lillahi ve inne ileyhi raciun!” Ve mealen “Biz, Allah’a aitiz ve sonunda ona döneceğiz derler.” ayetini okudu. Sonra, Yunus Emre’nin şu dizelerini dile getirdi ve akabinde de:

“Acep şu yerde var mı ola / Şöyle garip bencileyin

             Bağrı başı gözü yaşlı / Şöyle garip bencileyin

                                    ***       ***

             Kimseler garip olmasın / Hasret ateşinde yanmasın

             Hocam kimseler olmasın / Şöyle garip bencileyin

                                    ***       ***

Söyler dilim ağlar gözüm / Gariplere yanar özüm

Meğerki gökte yıldızım   / Şöyle garip bencileyin

                        ***       ***

 Bir garip ölmüş diyeler  / Üç günden sonra duyalar

             Soğuk su ilke yuyalar   /  Şöyle garip bencileyin”

İmam Efendi, evlâdım. O garibin hazırda kefeni de yoktur. Şuracıkta benim hazır bir kefenim var. Onu götür. Garip Osman’a güzelce kefen kes. Öyle garipler, insanların yanında gariptirler. Onlar, Allah’ın yanında kim bilir ne kadar değerlidirler?

Her toplum, kendi garip ve muhtaçlarına sahip çıkmalı. Garipler, masumlar, mağdurlar, fakirler, engelliler, yaşlılar, kadınlar, çocuklar içinde bulundukları toplumlara Allah’ın birer emanetidirler. Merhamet gösterenler merhamet görürler, bu söz Hz. Peygamberin sözüdür.

Muhtar, sen de hemen git. Cenaze defin işlemlerini başlatın. Güzelce, garibi ebedi yolculuğuna uğurlayın. Onun cenaze masrafları bana ait. Ne masraf olursa, hesabını tut. Bana getir.  

Garibim, garip geldi. Garip gitti. Garip Osman’ın bu dünyada kimi kimsesi yoktu. Onun ölümüne ancak dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar, melekler, gökler ve yerler ağlar. Onun ölümüne dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar, melekler, gökler ve yerler sevinir. Muhtar, bakkallara sor. Borcu varsa onun borçlarını ben ödeyeceğim. Garip borçlu gitmesin! Yarın mahşer günü karşısına bir alacaklı çıkmasın! Sürecek!

Ömrünüz uzun, Kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!