Türkiye’de siyaset, bir satranç tahtası gibi…

Her hamle, karşı hamleyi doğuruyor; her zafer, bir başkasının yenilgisinden besleniyor…

Ama gelin görün ki, bu satranç tahtasında CHP’nin şahı, AK Parti’nin piyonlarına muhtaç…

Evet, yanlış duymadınız: CHP, AK Parti olmasa da seçim kazanamaz…

Neden mi?..

Anlatayım…

Öncelikle, CHP’nin varlık sebebi, son 20 yılda AK Parti’nin gölgesinde şekillendi…

Cumhuriyetin kurucusu iddiasındaki parti. “laiklik elden gidiyor” naralarıyla, AK Parti’nin her adımına karşı bir savunma hattı kurdu…

Ama bu savunma, bir türlü hücuma dönüşemedi…

CHP, AK Parti’nin politikalarına muhalefet ederek varlığını sürdürdü; ama kendi hikayesini yazmayı unuttu…

AK Parti’nin “mağdur” anlatısı, CHP’nin “koruyucu” kimliğini besledi…

Peki, AK Parti bir anda sahneden çekilse?..

CHP neyi savunacak?..

Kime karşı duracak?..

İşte o zaman, ana muhalefetin kimlik bunalımı gün yüzüne çıkar…

Türkiye’de seçmen, duygularıyla oy verir…

AK Parti, bu duyguyu “biz “söylemiyle ustalıkla işledi…

CHP ise “biz” söyleminin karşı kutbunda konumlanarak varlığını sürdürdü…

Ama kendi başına bir “umut” hikayesi yazamadı…

CHP, tek başına bir seçim kazanabilecek kadar geniş bir kitleyi kucaklayamıyor…

Çünkü hala “eski Türkiye”nin nostaljisiyle, dar bir ideolojik çerçeveye sıkışmış durumda…

Bir de şu var: AK Parti’nin varlığı, CHP’yi “alternatifsiz muhalefet” yapıyor…

İYİ Parti, DEVA, Gelecek ya da diğer küçük partiler, CHP’nin yerini dolduracak bir çekim merkezi olamadı…

AK Parti’nin domine ettiği siyasi arenada, CHP otomatikman “baş muhalif” koltuğuna oturuyor…

Ama bu koltuk, sandıktan zafer çıkarmıyor…

Çünkü CHP, AK Parti’nin oluşturduğu siyaset rüzgarına kapılıp, kendi rüzgarını estiremiyor…

Peki, ne yapmalı?..

CHP’nin öncelikle kendi hikayesini yazması lazım…

“AK Parti’ye karşıyız” yerine, “biz buyuz” demeli…

Gençlerin, işçilerin, çiftçilerin, orta sınıfın derdine derman olacak bir vizyon sunmalı…

Kutuplaşmanın değil, birleşmenin partisi olmalı…

Ama bu, kolay değil. Çünkü CHP, kendi tabanının konfor alanından çıkmayı göze alamıyor…

“Laiklik” dedin mi coşan, ama ekonomi, eğitim, teknoloji dedin mi sus pus olan bir taban bu…

Sonuç?..

AK Parti’nin varlığı, CHP’nin hem laneti hem lütfu…

Lanet, çünkü CHP’yi reaktif bir muhalefete mahkum ediyor…

Lütuf, çünkü AK Parti olmasa, CHP’nin siyasi varlığı bu kadar “görünür” olmazdı…

Seçim kazanmak için önce kendi gölgesinden çıkmalı, CHP…

Ama o gölge, AK Parti’nin gölgesiyle öyle iç içe ki, ayrılması neredeyse imkansız…

Satranç tahtasında şah mat yapmak isteyen CHP, önce kendi piyonlarını hareket ettirmeyi öğrenmeli…

Yoksa, AK Parti’nin gölgesinde “ebedi muhalefet” e devam eder…

AZ DA SAĞLIK…

Her gün 100 gram ağırlığında ve 20 gram karbonhidrat ihtiva eden, kabukları soyulmamış ve fırında pişirilmiş patates yiyenlerin açlık kan şekeri düzeylerinde hafif bir düşüş, vücut kompozisyonunda iyileşme, bel çevresinde azalma ve dinlenme sırasında kalp atış hızında azalma tespit edildi…

ESKİLERDEN…

Pazaryerlerinde gerçek üreticiler de olurdu…