TÜRKİYE’M, geçmiş olsun! 30 Ekim 2020 Cuma günü ikindi vaktine doğru haber kanalları “Deprem haberini” duyurdu. Depremin saat 15.00 sularında İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında olduğu bildirildi. Dileriz bu deprem, tsunami ve covid-19 salgın hastalık felaketini İzmir halkı en az hasarla atlatır. Şiddetin etkisi, İzmir’in çevre illeriyle Bursa, Eskişehir ve İstanbul gibi kentlerde de hissedildiği söylendi. AFAD, depremin 6,6 şiddetinde olduğunu açıkladı. Çok sayıda binanın ağır hasarlı olduğundan söz edildi.

 

İzmir’in Bornova ve Bayraklı ilçelerinde 20’ye yakın binanın çöktüğü duyuruldu. Can ve mal kayıpları oldu. An itibariyle ölü sayısı 110’a yükseldi. Mekânları cennet olsun! Dilerim Mevla’dan ölü sayısı son olur.1000’i aşkın yaralımız var! 100’ün üzerinde insan, enkazdan sağ çıkarıldı. İnşallah, en kısa sürede sağlıklarına kavuşurlar. Artçı sarsıntıların peş peşe sürdüğüne dikkat çekildi. Zorunlu olmadıkça telefon ve araçların kullanılmaması ikazı yapıldı. Elektrik şalterleri, doğal gaz ve su vanalarının kapatılması istendi.  Binalara girilmemesi konusunda halk uyarıldı. Tsunami, Seferihisar’da meydana geldi.

 

Bir kez daha deprem sarsıntısıyla üzüldük. Yüreğimiz yandı. Gözyaşlarımız sel olup aktı. Resmi, sivil, gerçek, tüzel tüm kurum ve kuruluşlar deprem mahallinde seferber oldular. Herkes, sorumluluğunu yerine getirmenin çabasına girdi. Arama-kurtarma ile enkaz kaldırma çalışmalarında ulusça duygu ve gayret birliği bütünleşti. Depremin yaralarını sarmak için verilen mücadele sevgisinin göstergesiydi. Kardeşlik bağlarının varlığıydı.

 

Doğru olan birbirini suçlamak yerine herkesin üzerine düşeni yapmasıdır. Halkımız yardım severliğini, dayanışma ve kaynaşmasını bir kez daha ortaya koydu. Tabi afetleri “kadercilikle” tartışmak fayda sağlamaz. Suyu bulandırmaktan öteye gitmez. Bu durum inanç ve irade meselesidir. İnat meselesi değildir. İnanç ve bilimin doğru kullanılması esastır. Çıkar, polemik, istismar ya da fırsatçılık mevzuu hiç olamaz. Tabi afetlerin ilahi ve insani boyutlarını doğru irdelemek gerekir. Yer, gök ve arasındakilerin hepsi Mevla’ya aittir. Rab dilediğini, istediği şekilde yapar. Bunu sorgulamaya kimsenin gücü yetmez.

 

Olguların insani boyutu, insanın elinde olanıdır. Başta yapılaşmayı bilimsel değerler ölçeğinde yapmak şarttır. Daha doğrusu gerekli tertibatı almak insanın vazifesidir. İnsani sorumluluklar, her aşaması ile kontrol altında olmalı... Kirli zihniyetlerin insaf ve vicdanları kirletmenin peşinde oldukları unutulmamalı. Bu tür kirlilikler, her türlü pisliğin yaşam kaynağıdır. Zihinler kirden arındırılmadıkça toplumsal güven, barış ve huzurun sağlanması mümkün mü?  İnsan emeğini, emtia ve emelini hile, ihmal, suiistimal ve istismar gibi sömürüler kimin yanına kâr kalmış ki? Eskiler: “Ağlayanın malından gülene hayır gelir mi?” derlerdi.

   

Bu deprem, bilindiği veçhe ilk değil! Allah-u âlem belki son da değil. İsteğimiz, son olmasıdır. İnsana düşen görev yaşadığı olaylardan ders çıkarmaktır. Hatta zarardan korunmak için olayın öncesi derse yeterli çalışmalı. Yaşam koşullarını şartlara göre hazırlamaktır. Allah, milletimizi her türlü afetten korusun! Hatta din, dil, ırk ve coğrafi fark olmaksızın tüm insanlığı korusun. Herkesin inancı kendine… Müddesir suresi ayet 11’de Allah: “Yaratığımla, beni baş başa bırakın!” buyuruyor. Tedbirler, korkudan kurtulmak ve ümitlere kavuşmak içindir. Aklıselim “korku ve ümit” duygularını kaybetmeden tedbirlerini zamanında alır. “Umut ve korku” yan yana olmalı. Önce tedbir. Sonra tevekkül… Tedbir ve tevekkül insana düşen vazifedir. Takdirin tecellisi, Yaradan’a aittir.

 

İnsani güç sınırlıdır. İlahi güç ise sınırsız…  İnsanın başına çeşitli hadiselerin gelmesi muhtemeldir. Başa geleni en az zararla atlatmak aklın işidir. İşin kötüsü tedbirsizlik ve duyarsızlıktır. Fussilet suresi ayet 46’da: “Kim iyi iş yaparsa kendi lehine, kim de kötü iş yaparsa kendi aleyhinedir. Rab, kullarına zulmedici değildir.” buyuruyor. Hâl bu iken, müteaddit kere Kur’an’da Allah: “Ölçü ve tartıyı tam yapın. Hak teslimatını eksik yapmayın.” buyuruyor. Ölçü ve tartının tam yapılmasından maksat sadece bakkal, kasap, terzi ve manavlar için midir? Yoksa hak teslimine yönelik bütün yapısal alış-verişler midir? Bu soruların cevabını ancak berrak akıl sahipleri verebilir.

 

Depremde, ebedi hayata göç edenlerin mekânları cennet olsun! Kendilerine Allah’tan rahmet ve tüm milletimize başsağlığı dilerim. İnsan, doğa şartlarında yaşar. Doğanın şartları bazen çetinleşir. Yaşam zorlaşır. İnsan yaşam koşullarını normalden öte çetin şartların tekniğince tasarlayıp imar etmek zorunda! Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!