İnsanlık odur ki, hayatı güzellik ve iyiliklerle yaşamak ve yaşatmaktır. Bu nedenle insanın çekince ve emelleri olur. İnsan emelinde ümitli, çekincesinde kaygılıdır. Emeller, iyilik ve güzelliklerdir. Çekincelerse kötülükler. Muteber olan kinden arınıp imrenilecek davranışlar sergilemektir. Bakara suresinde Allah: “…Rabbimiz, bize dünyada da, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.” diyenler de vardır, buyuruyor. Mesele nefret uyandıran değil, hayranlık duyulan insan olabilmek. İnsanın bir değil iki aynaya ihtiyacı var. Biri kılık kıyafet düzgünlüğü, diğeri de hal ve hareketlerin kontrolünde gerekli ayna.

Bazı TV’lerdeiki farklı filmizliyorum.Biri belgesel, diğeridizi… Filmlerde değişik coğrafyaların, farklı zamanların ve ayrı kültürlerin yaşam tarzları anlatılmış. İkisi de, kültür ve anlayış zenginliğiyle dolu. Filmlerde doğa, hayvan ve insani yaşamın güzellikle hüzünlerinden yansımalarişlenmiş. Azim, kararlılık, çalışkanlık, dürüstlük, liyakat, feraset, dirayet ve adaletin güzellikleriele alınmış. Husumet, ihtiras gibi kötülükleri bertaraf için her ikisindeki ibretlik mücadeleye dikkat lazım… İki filimde de mezat satışları söz konusu. Birinde köle ticareti... Ötekinde hayvan ve el emeği satışı...  İki filmin birbiriyle kıyası mümkün değil. İkisi de pek çok ders nitelinde. Filmleri doğru anlamak için önyargıları yıkmak gerek.

Filmlerden birinde, Norveçli bir ailenin çiftlik yaşamıbelgesel yapılmış. “Büyük Aile Çiftliği” adında bir belgesel… Herkesin inancı kendine… Hiç kimse, bir başkasını inancı nedeniyle aşağılama yetkisine sahip değil...Allah akıl vermiş.  “Büyük Aile Çiftliği” on bir kişilik, kızlı-erkekli dokuz çocuklu bir aile. Çiftlikte bin civarı koyun, yirmiyi aşkın sığır, tavuklar, bir kaç beygirile bir de köpek… Köpek, çobanlık vazifesi görmekte… Tek başına bin koyunu çekip çeviren cevvallikte.

Sorumluluk, birliktelik, çalışkanlık, görev paylaşımı ve planlamada numune bir aile…Aile, çocuklarını geleceğe hazırlarken her birini kendi istidadına uygun meslek seçimi anlayışında...Doğa, yaşamın olmazsa olmazı. Hayvan, insan yaşamına destek güç…Aile bireyleri aile bağlarına sadıklar. Onlara göre her hayvanın değeri kendi özelinde. Koyunlar ağılda, büyükbaş hayvanlar ahırda, kanatlılar kümeste,köpek kulübede itibar görüyor. Her şey insan için anlayışa hâkim bir aile… Fertler ohlayıp puflamadanişleri şevk ve zevkle yapıyorlar. Onlarda sevgi ve tahammül her şeyin üstünde deyip ikinci filme geçelim.

İkinci filmde Hz. Yusuf’un hayatı konu edilmiş.Sinema tekniğinin bütün incelikleri uyarlanmış.Film, içerik ve biçimiyle tam bir sanat eseri… Oscar tarafından nasıl gözden kaçırılmış, hayret?İntikam, ihtiras, kötülük, iyilik ve güzellikler gibi hasletler ancak bir filmde bu kadar dile getirilebilir. Hz. Yusuf’un yaşantısını Allah kıssaların en güzeli olarak Yusuf suresinde: “…Kur’an-ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz.” buyruğu ile bildiriyor. Hz. Yusuf, küçük yaştan itibaren başına gelenistenmedik hadiselerin akabindeiyilik ve güzelliklerle buluşmayı başarıyor.

Hz. Yusufhiçbir şartta dürüstlük, adalet, vefa ve hoşgörüden taviz vermiyor. Karşılaştığı iyilik veya kötülüklerin imtihan olduğunun farkında...İlkeli duruşla kötülükleri, iyilik ve güzelliklere dönüştürmeye muvaffak olmuş. Etrafınnefretini değil hayranlığını kazanan insan... Dost, düşman hiç kimseye intikam duygusu beslemeden herkese kucak açmış. Nihayette başına iki dünyanın devlet kuşu konmuş. İnsan için en yüce makam olan peygamberliğe mazhar olmuş.

İnsana kin değil adalet ve merhamet lazım!Kötülüklerin terki, iyilik ve güzellikler için Allah merhamet ve adaleti emrediyor. Şurâ suresinde Mevlâ: “Kötülüğün karşılığı kötülüktür. Kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükâfatı Allah’a aittir. Allah, zalimleri sevmez. Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye ceza yoktur. Ceza, ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir.” buyuruyor.  Herkesin canı, malı, aklı, inancı ve iffeti kutsaldır.  Hiç kimse kutsallarının ayağa düşmesini istemez. Haklarda, doğruluk veya yanlışlığın tespiti adaletle olur. Aksi, rezalettir. Suçsuzun affa ihtiyacı yoktur. Suçsuzu, suç isnadıyla cezalandıran kendi akıbetini düşünsün.İnsanı hak etmediği bir cezaya mahkûm etmekten daha vahimi nedir? Masumun güzel yıllarını heba etmekten daha felaket ne olabilir?

Allah,merhamet ve adaleti masumu korumak için emretmiş. Nisave Maide suresinde: “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zamanda adaletle hükmetmenizi emrediyor… Ey iman edenler! Kendiniz, ana, babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. Zengin ve fakir de olsalar… Öyle ise adaleti yerine getirme de nefsinize uymayın… Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin.  Adil olun… Allah’a karşı gelmekten sakının…” buyuruyor. Müslümanım diyenAllah’ın adalet emrine aklın gözünü ve kulağını kapayabilir mi?

Mısır Kralının, devlet idaresinde köle demeden Yusuf’tan istifadesi örnek bir davranış… Hz. Yusuf’un muhasebe, ticaret, lojistik gibi önemli unsurlardaki sevk ve idaresi insanlık tarihinde model uygulamalar.  Hz. Yusuf,düşmanlıkla değil akıl ve merhametle zorlukları aşmış. Onun başına çorap örmeye çalışanlar başta yakınları olmuş. O da, dostlar dostunun dostluk ipine sarılmış. Dostluk ipi vefa, sevgi, hoşgörü, saygı, merhamet, adalet, basiret, feraset, izan ve irfandır. Dostluğu baltalayan hallerse kin, nefret, haset, husumet, yalan, iftira,riya, hile ve zulüm gibi kötülüklerdir.

Yusuf kuyuya atıldığında: “Dostum,  dostluğuna muhtacım!” deyip, dostluk ipine sarılmış. Dostu daYusuf’a: ”Korkma!” diye, güven vermiş. Dostlar dostu kuyudaki haşerata da: “Sakın ha! Yusuf’uma zarar vermeyin. O, benim dostumdur.”uyarısını yapmış. Kuyudaki haşerat: “Yusuf, biz sana hayranız. Şerrimiz dokunmaz.” deyip ona hayranlıkla bakmışlar.Kuyudan çıkaran kervan, onu Mısır mezadında köle olarak satmış. Hizmetçisiolduğu kadının iftirasına maruz kalmış. Üstüne üstlük kadın kendini haklı çıkartmak için onu zindana attırmış. Yusuf zindanda bile dostlar dostu ile çevresinin gönül sarayında taht kurmuş. Zindan mensupları ona: “Hayranız, Yusuf sana” demişler. Dostlar dostunun dostluğuna layık olduktan sonra  dosta düşmanlık kimin haddine?

Yunus Emre GÜLLÜ - 24 MART 2022 / Milli irade