Atları, koşumlu zapt etmek zordu. O an, atlardan hemen kırata bindim. Dizginleri topladım. Çocukluk ve gençlik yıllarımda ata binmeyi severdim. Atlar, hem koşuyor hem de gidiyorduk. Beygir güruhuna yaklaşınca zıvanadan çıktılar. Atlara dedim:

-Durun, siz ne yapıyorsunuz? İşimiz var. Mesele çıkartmayın. Kışlık nafaka için birlikte çalışmak zorundayız. Atlar, dile gelip dediler:

-Sen, o söylediklerini bir geç! İşinizde dikkatli olsaydınız bu durumlar başınıza gelmezdi. Atlara dedim:

-Olan oldu, ne yapalım! Bazen de, sabırlı olup sakin olmak lazım. Öfke veya dövünmek neye yarar? Öfke ve dövünmek sahibini telaşa sokar. Atların ikisi birlikte dediler:

-Sen, bir yabancısın. Biz, senin lafını dinlemeyiz. Seni, uzaktan yakından zaman zaman görüyoruz. Sen, bizimle alâkadar olmuyorsun. Sahibimizin birisi köye gitti. Diğeri de, ekin makinasının yanında kaldı. Sen de, bizi bir yerlere götürüyorsun. Biz, sana yabancı olduğun için güvenmiyoruz. Atlara dedim:

-Bana inanın, sizin sahibiniz sayılırım.  Sahiplerinizin birisi babam... Diğeri de, kardeşim. Siz, bizim ailenin malısınız. Hayvan da olsanız, bizim için çok kıymetlisiniz. Siz, hayvansal güç ile babam ve kardeşim de insani güçle iş birliği yapıp birlikte nafaka temin ediyorsunuz. Atlar dediler:

-Senin sözüne inanmıyoruz. O nedenle, biz başımızın çaresine bakacağız. Yabancının hükmü altında olmak istemiyoruz. Sen, karışma bize.

Atlarla aramda geçen arbede sırasında dizginler koptu. Dizginler kopunca, ben attan düştüm. Daha doğrusu iki at beni aşağı attılar. Atların dizginleri kopunca itiş-kakışa girdiler. Sonra da atlar birbirinden ayrılıp gittiler. İkisi de, dörtnal hızla beygirlerin olduğu yöne doğru gidiyorlardı.

Atlar, başka beygirlerin yanına niye giderler? Atların, başka beygirlerin yanına bu kadar hırsla gitmelerinin gayesi ya şehvet arzusudur. Ya bulundukları diyarda hâkimiyet sağlamaktır. Ya da aralarında dostluk kurmak içindir. Fakat atların, beygirlerin yanına gidiş tarzlarında hiç dostluk niyeti görünmüyordu. 

Tozun toprak içinden kalkmak için uğraşırken gördüm.  Meğer peşimizden bizim sarı köpek de gelmiş. Sarı köpeğin ismine “Zat” derdik. Kalktığımda baktım ki zat, benden ırayan atları çevirmeye çalışıyor. Atları, diğer beygirlere doğru gitmekten alı koymaya gayret ediyordu. Peşlerinden koştum. Onlar hayvan, ben ise insan olduğum için benden daha süratli gidiyorlardı.  Aramızdaki mesafe bir hayli açılmıştı. Gittikçe de açılıyordu. Sarı köpek ne yaptı, etti.  Atları birbirine yaklaştırdı. İkisinin de yolunu çevirdi. Atlar önde, sarı köpek arkalarında bir başka istikamete koşmaya başladılar. Onlar ne tarafa yönelirlerse, ben de o istikamete koşuyordum. Kan ter içerisinde soluk soluğa kaldım. İkindi sıcağı olduğu için etrafta kimseler görünmüyordu. Belli ki, o beygirlerin sahipleri öğle uykusunda idiler. Rençber ile hayvancılık yapanlar genelde öğle sonrası bir saat kadar uyurlar.

Atlar, gitti. Köpek gitti. İlerdeki bir tarlaya varıp durdular. Atların, durduğu yer bizim tarla olmalı diye düşündüm.  Nitekim de, bizim tarlaymış. O tarlaya, ben bildim bileli “Kötü Yunus’un” tarla derlerdi. Rahmetli Mehmet Dedem, o tarlayı köyümüzde “Kötü Yunus” denilen bir adamdan satın almış. Babam ve amcalarımın miras taksimatında; o tarlanın yarısı babama diğer yarısı da babamın abisi rahmetli Ethem Amca’ma düşmüş. Ethem Amca’mın ve diğer hakkın rahmetine kavuşmuş amcalarımın mekânları cennet olsun. Onların arkasından hayır dua etmek bizim görevimiz.

Babam ile kardeşim, o tarladaki ekini biçip deste yapmışlar. Atlarımız, varıp o destelerden birisine yan yana yanaştılar. Başladılar destedeki saplardan yemeye. Destenin ne demek olduğunu kısaca izah edeyim:

Deste, tarlaya ekili buğday ya da arpalar olgunlaşınca orak, tırpan veya ekin makinası ile biçilirdi. Ekin biçildikten sonra nakliye, tahliye ve yüklemenin kolay olması için tarlada yer yer ekinler istiflenirdi. O istifli biçime “deste” derlerdi. Deste işi, çok hassas bir iştir. Özen ister. Buğdayların kelleleri bir tarafa, sapları bir tarafa demet hâlinde dizayn edilirdi. Birincil amaç, buğdayların başaktan dökülmesini önlemekti. İkincisi, sağlıklı nakliye ve tahliye için arabaya planlı yüklemekti. Ekin saplarını arabaya yüklemek marifet ister. Buğday kelleleri içe gelecek şekilde arabaya yüklenirdi. Bu şekildeki istifin emek ve ekonomik faydaları çoktur. Bazı kavramları açmaktaki gayem; mazide nostaljik kültür olarak kalmalarıdır. Bir zamanlar bu işlerin her biri güzel vatanımızın sosyoekonomik değeri idi.

Atlara yaklaştım. Destelerin arasında yanlarına sessizce vardım. Atların çene altı dizginlerden tuttum. O azgın atlar gitmiş. Karakter yapıları değiştirilmiş birer uysal at olmuşlardı. Atları, tutup sakince çaya sulamak için götürdüm. Atlar, sessiz sedasız kana kana akarsudan içtiler. Babamın yanına geri döndük. Dönüşte, atlar ile aramda yine karşılıklı konuşmalar oldu. Bu arada, sohbete zat da katıldı. Atlara dedim:

-Beğendiniz mi, yaptığınızı? Bakın, dönüşümüz bir hayli gecikti. İşler aksadı. Dizginleri kopardınız. Beni de, düşürdünüz. Ya bir yerim kırılsaydı? Bunların hepsi bir tarafa; dizginleri koparttığınız için babam bana çok kızacak. Beni ele alıp saz diye çalacak. Bu yaptığınız iş mi? Deyince, doru at dedi:

-Sen, dua et bu sarı köpeğe. Onun sözleri, bizi ikna etti. Yoksa biz, senin başına epey iş açacaktık. Atlara dedim:

-Siz kaçınca, Allah’a dua ettim. Allah, duamı kabul etti. Bu köpeği bana yardımcı yaptı. Size, sizin anlayacağınız hayvani dille ne dedi bilemem. Sizi uysallaştıran Allah’a hamd olsun!

Ey sarı köpek, bu atlara ne söyledin? Sarı köpek:

-Ben, seni çok iyi tanıyorum. Bu atlara, siz ne yapıyorsunuz, niçin kaçıyorsunuz dediğim de; bana: “Kendilerinin, senin tarafından kaçırıldığını ve Muzaffer Ağa’nın ailesine zarar vereceğini düşündüklerini” söylediler. Bunlara, senin de Muzaffer Ağa’nın oğlu olduğunu ve köyde sürekli kalmadığını söyledim. Köpek bunları deyince, ona dedim:

-Sana, çok teşekkür ederim. Bir köpek olarak yine asaletine yakışan sadakatli bir iş yaptın. Yaptığın bu iş hem senin için, hem bu atlar ve hem de bizim aile için iyi olmadı mı? Köpek:

-Siz, insanlar biz hayvanlara hoşgörü ve şefkatlisiniz. Bizi sahipleniyorsunuz. Ben, böyle davranmakla işimi yaptım. Kendime yakışanı yaptım. Bu atları af etmeni istiyorum. Yaptıkları hatadan dolayı çok üzülüyorlar. Kendilerini dövmenden korkuyorlar. Ben, senin, kendilerini dövmeyeceğine dair kefil oldum. Sana güveniyorum. Devamı var!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!