Türkiye futbolu yine sahadan çok masa başının konuşulduğu bir döneme girdi. TFF’nin başlattığı kapsamlı bahis soruşturması, kısa sürede ligi kökten etkileyen bir dosyaya dönüştü. 1024 futbolcunun disiplin kuruluna sevk edildiği bu süreç, artık sadece Süper Lig’i ya da 1. Lig’i değil, Eskişehir’i, BAL’ı, amatörleri… Yani futbolun en dipten en tepeye kadar tüm damarlarını ilgilendiren bir hal aldı.

Bugün herkesin merak ettiği soru şu: Bu iş amatöre sıçrar mı?
Benim cevabım açık: Evet, hem de zannedildiğinden çok daha yakın bir ihtimal.

Kulislerde dolaşan senaryolar da bu ihtimali güçlendiriyor. Bir yanda “3. Lig ocak ayına kadar ertelensin” görüşü, diğer yanda “Son hafta tescil edilsin, ilk yarıya 45 gün ara verilsin” ihtimali… Her iki senaryonun ortak noktası belli: Türk futbolu özellikle alt liglerde belirsizliğin içine sıkışmış durumda. Eskişehirspor, Anadolu SF, BAL ekipleri, amatör kümelerde forma terleten yüzlerce futbolcu, teknik adam, idareci… Hepsi bu sisli atmosferden doğrudan etkileniyor.

Federasyonun ilk etapta “Amatör statüde oynayan ama geçmişte profesyonel olanlara bakılacak” demesi, sonra bu söylemin bir anda ortadan kaybolması, kafalardaki soru işaretlerini daha da büyüttü. Bir şeyin rafa kaldırılması, o işin bittiği anlamına gelmez. Bence federasyon bu konuyu tamamıyla kapatmış değil, sadece sürecin genişliğinden dolayı zamanlamayı geri plana çekmiş durumda.

Unutulmaması gereken bir başka gerçek de şu: Geçtiğimiz sezon BAL’dan 12 takım profesyonel lige yükseldi. Bu takımların kaçı gerçekten profesyonel transfer politikası yürüttü? Çok azı. Bugün konuşulan sadece Eskişehirspor gibi gözüküyor ama bu soruşturma alt liglerde büyürse, etkilenecek kulüp sayısı tahmin edilenden çok daha fazla olur. Çünkü bir zincirin halkaları birbirine bağlı. Bir yerde koparsa, hepsi etkilenir.

Bahis oynanmalı mı? Hayır.
Cezası olmalı mı? Kesinlikle.
Ama burada kritik olan ayrımın doğru yapılması. A futbolcusunun İngiltere Premier Lig maçına bahis oynamasıyla, kendi ligindeki maçlara bahis oynaması aynı kefeye koyulamaz. Bu hem hukuken hem etik olarak yanlış bir yaklaşım olur. Birkaç yıl önce alt lig maçlarının yayın haklarını bazı bahis platformları almıştı. Maçı izlemek bile o platformlara üye olmayı gerektiriyordu. Futbolcusu, teknik direktörü, kulüp personeli… Birçok insan istemeden de olsa o mecralara girdi. Bugün “o dönem giren herkes suçlu” demek gerçekçi değildir.

Elbette futbolun temizlenmesi gerekiyor.
Ama temizlemenin yolu yakıp yıkmak değil, ayıklamayı doğru yapmakla olur.

Bu soruşturma gelişigüzel uygulanırsa, kulüpler kadro sıkıntısına girer, maddi sıkıntılar büyür, amatör liglerde zincirleme bir kaosa dönüşür. Türk futbolunun en kırılgan katmanı zaten amatörlerdir. Bir de üzerine plansız-önlemsiz bir yaptırım gelirse, bu yapı çökmeye çok daha açık hale gelir.

Sonuç olarak futbolun en büyük ihtiyacı adaletin doğru uygulanmasıdır. Bahis oynayan cezalandırılsın; bunda zerre tereddüt yok. Ama ayrım yapılmadan herkesi aynı torbaya doldurmak, Türk futboluna iyilik değil zarar getirir. Bugün alt liglere düşmeyen ateş, yarın çok daha büyük bir yangına dönüşebilir. Bu yüzden federasyonun atacağı her adım dikkatle, ölçerek, ayrıştırarak yapılmalı.