Hikâyenin gelişiminde komşuları ile gurk tavuk yüzünden kavga çıkmasının nedenini Korsan Avni şöyle açıklıyor: 

-Civciv çıkması için o yumurtaları gurk tavuğun altına annem koymuştu.  Gurk yatan tavuğun altına konan yumurtalardan birisini almak için el attığımda gurk tavuk hiddetle üzerime atladı. Beni parçalayacakmış gibi saldırdı. Ben de kendimi gurk tavuğa karşı savunurken ona şiddetli bir tekme attım. O tekmenin etkisiyle gurk tavuğumuz öldü. Çok üzüldüm ama olan olmuştu.

Babamdan korktuğum için ölen tavuğu küllüğe götürüp gömdüm. Küllükten eve dönerken bizim tavuğa çok benzeyen komşunun karatavuğunun “gurk gurk” diyerek dolaştığını gördüm.  Bizim tavuğa benzeyen o tavuğu yakalayıp evimize getirdim. Onu, bizim ölen tavuğun yerine kuluçkalık yumurtaların üzerine yatırdım. O da, itirazsız yattı.  Sanki memnun olmuştu. Bu durumu, aileme hiç söylemedim. Benim dışımda, bizim ailenin fertlerinin hepsi de gurk tavuğu kendimizin olduğunu zannediyorlardı. Kavga eden ve orada bulunanlara meselenin özü şudur dedim:

-Gurk tavuk sizin, civcivler bizim!

Korsan Avni’den bu sözleri duyan komşu ailenin reisi Kazım Ağa der:

-Tamam, olay anlaşıldı. Yaşananlar yaşandı. Olay öyle ise civcivler sizin, gurk tavuk bizim.

Korsan Avni’nin babası Gül Ali:

-Olmaz öyle şey! Ne demek gurk tavuk sizin, civcivler bizim. Deyince, ortalığın havası yeniden bozulur gibi olur. Gül Ali’den bu sözü duyan Kazım Ağa, öfkeyle sordu:

-Ya nasıl olur?

Gül Ali dedi:

-Kazım Ağa, bu durumda sizin, bize hakkınız geçmiş oluyor. Ben, çoluğuma çocuğuma haram lokma yediremem. Allah’tan korkarım. Sizin, bizden hakkınızı almanız lazım. Bir yumurta dahi olsa hak haktır. Bizim, size bir bedel ödememiz gerekiyor. Size olan hakkımızı ödememiz gerekiyor. O gurk tavuk, zaten sizin. Civcivlerin bir kısmını size vermemiz gerekiyor. Verelim ki, sizinle ödeşelim. Sizin, hakkınız bize geçmesin! Tavuğun bu hizmetine karşılık kaç tane civciv istersiniz?

Kazım Ağa dedi:

-Hadi oradan deli oğlan! Tavuğun ufacık bir hizmeti için komşuluk hukukunda bedel mi olur?

Gül Ali dedi: -Olur, Kazım Ağa olur. Siz, kendiniz bu tavuğu gurk yatırmış olsaydınız civcivlerin hepsi de sizin olacaktı. Bana kalırsa civcivlerin yarısı sizin olsun. Diğer yarısı da bizim olsun!

Kazım Ağa dedi:

-Komşulukta olmaz öyle şey! Komşuluk ilişkilerinde bir hizmet karşılığında hemen maddi bedel mi olurmuş? Komşular, birbirine destek olurlar. Komşular birbiriyle dost olurlar. Bir komşu, diğer komşularının hem mal ve hem de canlarının koruyucusu olur. Komşusuyla arsı iyi olan komşunun şerrinden emin olur. Komşusunun şerrinden emin olmayan tedirgin olur. Görüyorsunuz ki, kırsalda bir köy bile olsa barış ve huzurun önemi hemen ortaya çıkıveriyor. Önemli olan barış ve huzur ortamını bozmadan birlikte yaşamaktır. Düşmanlıklar, fenalıkları körükler. Fenalıklar düşmanlıkları doğurur.

Gül Ali dedi:

-Olur, Kazım Ağa niçin olmasın? Barış ve ortamının güzelliği kadar başka ne güzel olabilir. Aslında karşılıklı haklara saygılı olundukça barış ve huzur ortamı bozulmaz.

Kazım Ağa dedi: -Komşuluk ilişkileri toplumsal bir değerdir. Komşuluk ilişkileri karşılıklı fedakârlığa dayanmadıkça komşular arası sorunlar çok olur. Komşular arası sorunlar çoğaldıkça komşuluk kültürü yok olmaya mahkûmdur. Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!