Şehabddin Tosuner, 1947’de Eskişehir’de doğmuş. Sosyal ve kültürel bağlamda kendini yetiştirmiş. Çocuk yaşta sanatla behemehâl olmaya başlamış. “…Çocukluğum, akşamları hikâyelerin ve romanların okunduğu evde geçti…” diyor. İlkokulda okuduğu yıllarda kültür ve sanat çalışmalarına katılmış. Bu çalışmalar, kültür ve sanata sıcak bakışını sağlamış. Gençlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelere yazılar hazırlamış. Yazılı basınla diyaloğusanatsal bilgi ve görgüsünü artırmış.

1963 Yılında Tosuner’in ilk şiiri Ankara’da yayın hayatını sürdüren Sanat Günlüğü Dergisinde yayınlanmış. 1967 Yılında İzmir’de düzenlenen Genç Kalemler Şiir Yarışmasında “SEVMEK” adlı şiiri ödüle layık görülmüş. Tarım Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğünce tertiplenen “İnsan ve Üretim” konulu hikâye yarışmasında “HATİCE NİNE’NİN CİVCİVLERİ” isimli öyküsü ödül almış. Zaman içerisinde değişik yerler görüp geçirdikçe kültür ve sanatla alâkası zenginleşmiş.

Tosuner, 1967 ve 1972 yılları arasında sanat ve kültür kentlerinden Ankara ile Almanya’nın Oberhausen’de bulunmuş. Özellikle Alman kentinde gördüğü “Sanat Derneği” nin benzerini Eskişehir’de kurmayı düşünmüş. Anavatana dönüşte Eskişehir gazetesinde “Eskişehir’de neler yapılmalı” başlıklı yazı dizisine başlamış. Sonra Eskişehir Sanatçılar Derneğini kurmuş. İkinci genel kurulda derneğin başkanlığına seçilmiş. 1976 Yılında, Eskişehir gazetesinde “Ve Bir Kuş Daha Geçti” adlı öyküsü kısa filim yapılmış. 2009 Yılında o, Osmangazi Üniversitesi’nde yapılan bir “TEZ” çalışmasına konu edilmiş.

Nasıl ki bilimsel çalışmalar suyla ilgili olduğunda suyun kaldırma gücü, uzayla alakalıysa yer çekimi hesaplarının dikkate alınma zorunluluğu gibi benzeri ölçüler sanat çalışmalarında da yapıtın özelliğini hesaba katmak şarttır. Sanat eserleri, aşırılık veya abartı götürmez. Sanat eserleri insan emeği ürünleridir. Hangi sanat yapıtı olursa olsun yoktan var edilen bir varlık değildir.Var olanlaratasarımla bütünlük kazandırmaktır.Sanat, taklitlerle gelişir. Yapıtlarınhiçbiri kusursuz değildir. Bu nedenle, evvelleri ve ahirleri vardır. Öncesi ve sonrası olanın elbet kusuru doğaldır. Bir yapıtın zaman içerisinde emsallerine göre değer farkı arttıkça sanat eseri özelliği kazanır. Aksi sıradanlıktır.

Sanatçı, içinde yaşadığı toplumun gerçeklerini ayrıntılarıyla görüp ilgi sanatın diliyle onları eser yapandır. Sanatçı eserleriyle saplantıları aşarakanlayışları ufuklar ötesine taşıyandır. Sanatı sanat yapan ve sanatı meydana getiren ustaya da sanatkâr niteliği kazandıran özellikbudur. Sanat tasarımın, duygunun ya da güzelliğinin etkileyici anlatımıdır. Sanat yapıtları ya görsel ya da dinleti şeklinde icra edilirler. Sanatınkatakullisi olmaz! Aldatması, hilesi hiç olmaz.

Sanatı ve sanatkârı, Yunus Emre’nin üç şiirinden üç değişik alıntı ile örnekleyelim.  “Hiçbir kişi bilmez bizi biz ne iş içindeyiz. Ne hırsımız zengindir bizim ne nefsimiz içindeyiz / Bir kimsenin devletini kınayıp biz gülmeyiz. Ne münkiriz âlimlere ne Hristiyan’ın haçındayız / Biz bunun neliğin bildik dünyanın nesine kaldık. Arzumuz nefis için değil dünya gezintisindeyiz.”  bu dizelerde görüldüğü gibi Yunus’un amacı başkalarıyla didişmek yerine insanın kendisini sorgulamasını yeğlemiş. Toplumsal yaşamda uyumun gerekliliğini dile getirmeyi kendine sanat edinmiş bir şair.

“Ey yarenler ey kardeşler ecel ere ölem bir gün. İşlerime pişman olup kendözüme dönem bir gün / Yanlarıma kona elim söz söylemez ola dilim. Karşıma gele işlerim nettim ise görem bir gün / Oğlan gider danışmana salâdır dosta düşmana. Şol dört tekbir namaz ile dahi tamam kılam bir gün / Beş karış bezdir donum yılan çıyan yiye tenim. Yıl gece göçe sinim unutulup kalam bir gün / Başıma dikeler hece ne erte bilem ne gece. Âlemler ümidi hoca sana ferman olam bir gün”  diyen Yunus Emre işin sonunda ölüm olduktan sonra kavga, nizadan uzak durup dostluk ve kardeşliğedikkat çekmiş. İnsanları “şuculuk veya buculukla” yaftalamadan ziyade geneli kucaklayan “Ey yarenler ey kardeşler” hitaplarıyla dostluğa, kardeşliğe el uzatmayı ve gönül açmayı üstün bilmiş. Yunus Emre’yi sanatkâr ve eserlerini de sanat eseri yapan değer ondaki bu anlayıştır.

Ne yiyip, ne içerek beslediğin tenin bir gün yılana-çıyana yem olabileceğini unutma, diyerekinsanı uyarmış. Sanat eserlerinin en önemli özellikleri, uyarı ve derslik durumlarıdır.Sanat eserlerinin bazıları çizgi, bazıları yazı, bazıları yapı ve bazıları da ses özelliğiyle biçimlenen değerlerdir. Sanat, mağrur olup başkalarını mağdur bırakmanın yersizliğini telkin eder. Sanatçılar, toplumların mahir elleri, latif dilleri, basiretli gözleri ve liyakatli kişilikleridir.Sanat eserleri toplumların ortak malıdır. Sanat eserleri bazen genelden yerele ve bazen de yerelden genele şekil alıp kıymet kazanırlar.Ayakta duruşları asırlara sarkan varlıklarıyladır.

Yunus Emre: “Evvel kadim önden sonra zevali yok sultan benem. Yedi iklime hükmedip diri tutan sultan benem / Ben bu yeri yaratınca yer üstünde gök durunca. Ulu deniz dalga vurunca Nuh’a tufan veren benem / Dur dedim gökler durdu gökler dahi karar kıldı. Yüz bin türlü insan geldi getirip götüren benem / Kâf’dankâf’ahükmeyleyen devleri hükmüne koyan. Yele binip seyran kılan bu mülke Süleyman benem.”

derken sanatkârlar sanatkârının azamet ve kudretinden söz etmiş. Bu sözleriyle de sanatçının gücünü mutlak sanatkârdan aldığını ima etmiş. O, düşünceleri sanatıyla ufuklar ötesindeki başka dünyalara taşıyıp insana, insanın kendisini ve ilahını tanıtmış.  

Eskişehirli sanatsever Şehabeddin Tosuner’le tanışıklığım çeyrek asrı geçti. İlk tanışıklığım sanatın dışında gerçekleşti. Onun konuşma stilindeki denge yazı üslubunda da görülür. O,Yunus Emre’nin izinde barış ve hoş görü adamıdır. Sanatı ve sanatçıyı da bu bağlamıyla sevdiği yazı ve çalışmalardan anlaşılır. Yunus Emre’yi de bu yönüyleanlamış ve sevmiş.  Yunus Emre ile ilgili epeyce çalışmaları ve yazıları olmuş… Sanatseverliğin en önemli fonksiyonu kısır düşünce ve önyargıları toplum hafızasındanarındırmaktır.Tosuner’in yazılarında görülen ilkenin bu anlayış olduğu aşikârdır.

Rahman suresindeki bazı ayet meallerinde Allah: “İnsanı yarattı. Ona düşünüp ifade etmeyi öğretti… Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir… Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşmayın…Allah, yeri yaratıklar için var etti… Suları acı ve tatlı iki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşuyorlar. Fakat aralarındaki engel nedeniyle birbirine karışmıyorlar… O denizlerin her ikisinden de inci mercan çıkar.”buyurdu. Mutlak sanatkârınbu bildirisi, akıllara sanat uyarısı ve dersidir. Ölçü, ölçü ve daim ölçü… Ölçüsüzlük, sanat eserinin güzellik ve özelliğini bozar. Değerli Tosuner’e bundan sonraki çalışmalarında başarı, sağlık ve huzurlar dilerim.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 03 ŞUBAT 2022 / Milli irade