Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7,7 şiddetindeki deprem tüm yurttaşlarımızı derinden yaraladı; can kaybımız büyük, yaralılarımız var.

*

Söz konusu depremle beraber gördük ki, ülkemiz, ne depreme ne de deprem sonrasına hazırlıklı!

*

Yazılacak o kadar çok unsur var ki, hangi birine değineyim bilemiyorum, hem çok üzgünüm hem çok öfkeliyim!

*

Üzgünüm, onca can, yaşama veda etti. Öfkeliyim, geçmiş yıllarda yaşanan depremlerden hiç ders almamışız.

*

Yeni denebilecek 15 - 20 yıllık binaların yıkılması hangi anlama geliyor? Bu binalar deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmedi mi? Çürük binalarda insanların yaşamalarına nasıl izin verildi? Evet, 7’nin üstünde şiddete sahip depremlere yıkıcı depremler deniyor. Öbür taraftan Japonya’daki gökdelenler 10 şiddetindeki depremlere nasıl direniyor? Orada herhangi bir depremde bir can kaybı dahi olsa sorumlularistifa ediyorlar! Türkiye, AFAD’ın verilerine göre dünya çapında deprem bölgesi anlamında dördüncü sırada. Böyle bir durum söz konusuyken gerekli önlemler nasıl alınmaz, insan hayatı bu kadar ucuz mu?

Önemli bir sorun da deprem anında insanların ne yapacaklarını bilememesi. Kendini binadan aşağıya atanlar mı dersin, merdivenlerden inmeye çalışanlar mı dersin… Bina yıkılmasa bile kendilerini öldürenler ya da yaralayanlar var. Yani insanlarımıza deprem anında yapılması gerekenlere dair bir bilinç de aşılanmamış.

*

Beri yandan, gördük ki deprem sonrasına da hazırlıklı değiliz. 04.17’de deprem olmuş, üzerinden saatler geçmiş, Malatya da bir belediye başkanı Habertürk yayınında konuşurken adeta yalvardı: İş makinesine ihtiyacımız var, göçük altındaki vatandaşlarımıza müdahale edemiyoruz! Böyle bir tablo olabilir mi? Kırsal ilçe ve köylerdeki durumu varın siz düşünün. Başka bir konu da şu ki: Depremden kurtulan insanlarımızın deprem çantası yok. Hiçbir şeye hazırlıklı değiller. Türk milletinin dayanışma duygusu olmasa, biz bu felaketleri nasıl atlatacağız?

*

Dedim ya, yazılacak o kadar unsur var ki, hangisini yazayım… Yazmaya da pek gücüm olduğunu söyleyemem… Şu an okuduğunuz yazıyı hazırlarken bile yeni yeni ölüm rakamları açıklanıyor, üzüntüm ve öfkem daha da artıyor…

*

Ancak bitirirken Eskişehir’i ilgilendiren bir uyarı yapmak istiyorum.

Elazığ ve Malatya depremlerinden sonra, 9 Mart 2020’de bir yazı kaleme almış,hatırı sayılır bir depremde Eskişehir’in yerle bir olacağı konusunda uyarılarda bulunmuştum. O yazımda dönemin İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Orkun Kılıç ile iletişime geçmiş ve görüş almıştım. Başkan Kılıç şunları söylemişti: “Deprem anında Yunus Emre Caddesi, Mustafa Kemal Atatürk Caddesi, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi, Cengiz Topel Caddesi ve İsmet İnönü Caddesi gibi nispeten kötü zemin koşullarına ve yüksek katlı eski yapılara sahip caddelerimizde ciddi derecede can ve mal kayıpları yaşanabilir. Ayrıca ulaşım aksayabilir, yardım için araçlar ve iş makineleri dahi buralara giremeyebilir.”

Sadece Orkun Kılıç mı? Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Prof. Dr. Can Ayday da yıllardır gırtlağını patlatırcasına Eskişehir’deki deprem tehlikesini anlatmaya çalışıyor.

Ancak gelin görün ki sorumlular kulaklarını tıkıyorlar. Fakat artık işin ciddiyetinin farkına varılmalı. Bina stoku sorunu çözülmeli, kentsel dönüşüm meseleleri siyasi menfaatlere kurban edilmemeli, yeni binalar ‘gerçekçi bir biçimde’ denetlenmeli, önüne gelen müteahhitlik yapamamalı, vesaire…