Rahmetli babamın arkadaşlarından Efe Mehmet ile Necip Hüseyin’den söz edeceğim. Arkadaşlıktan öte dostluk kurmuşlar. Hem de ne dostluk… Yazının ilerleyen bölümünde dostlukta“VEFA” nın önemi üzerinde duracağım. Vefa olmazsa güven, güven olmazsa dostluk olur mu? Dünya dostlarla güzeldir. Dostluklar olmadıkça dünyanın ne anlamı olur? Yaşamı kolaylaştıran, güzelleştiren dostluklardır.

Babam,isimlerini belirteceğim arkadaşlarından bazılarıyla asker arkadaşı, bazılarıyla iş arkadaşı ve bazıları ile de yol arkadaşı olmuş. İnsanları iyi tanımanın yolu yolculuklar ve karşılıklı diyaloglardır. Babam ve arkadaşları her fani gibi rahmetli oldular. Sorumluluk yaşlarının hesabını vermek üzere hak yolculuğuna çıktılar. Ruhları şad olsun. Allah, onlara rahmetiyle muamele etsin. Yaşadıkları dönem yokluk ve sıkıntıların yaşandığı dönemlerdi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının dünyayı harabeye çevirdiği dönemlerin yiğit nesilleriydi, onlar! Vatanperver, kutsallarına sadakatli insanlardı.

Babam, 2001’in Şubat’ında rahatsızlandı. Bir ay sonra 12 Mart günü can ve beden emanetini Allah’a teslim etti. Bir aylık hastalığı sırasında Kırka’daki benim evimde kaldı. “Geçmiş olsun” a yüzlerce kişi gelip gitti. Ölümüne on gün kala: “Oğlum, ÖrencikliEfe Mehmet hastalığımı duysaydı, mutlaka ziyaretime gelirdi.” dedi. Bu konuşmayı müteakip babama duyurmadan durumdan saat 10.00gibi telefonla Mehmet Amca’yı haberdar ettim. Saat 13.00’de, işletme lojmanlarının özel güvenliği Mehmet Amca’nın site nizamiyesine geldiğini bildirdi.

Mehmet Amca ile babam birkaç saat hasret giderdiler. Akşam saat 17.00 otobüsü ile Mehmet Amca’yıKırka’dan uğurladım. Eve döndüğümde babam: “Mehmet Amcanı otobüse kadar götürdün mü? Biletini aldın mı? Hediyesini takdim ettin mi?” diye, sordu. Baba, hediyesini verdim. Otobüse bindirdim. Biletini aldım. Hem de, kendi köyüne indirme şartıyla, dedim. Köyleri, anayoldan iki km’ içerde bir yerleşke… O görüşmeleri son görüşmeleri oldu.

11 Mart 2001 Günü, babamla anlatıyorduk. Birden: “Oğlum, Fethiyeli Necip Hüseyin’in başında bir hâl olmalı. O,  benim rahatsızlığımı duysaydı mutlaka gelirdi. Sor, soruştur bakalım.” dedi. Ertesi sabah çalıştığım işletmenin ambulansı ile babamı Eskişehir Devlet Hastanesine kaldırdık. O gün saat 18.15’de ruhunu teslim etti. Ebedi yolculuğuna çıktı. Allah, rahmetine gark etsin!

Topraktan yaratılışın gereği toprağa olan borcunu ödemek üzere 13 Mart’ta babamı toprağa verdik. Cenaze defninde Necip Hüseyin’i göremedim. Cenaze defninin ikinci günü Necip Hüseyin’in oğlu Seyfettin’i aradım. Babasını sorduğumda, o: “15 Şubat günü babamın bacağı kırıldı. Şu anda da hastanedeyiz.” dedi. N. Hüseyin Amca’da kısa bir süre sonra vefat etti. Allah, kendisini cennet nimetleriyle buluştursun. İnsanın dirisi gibi ölüsü de değerlidir. Kültürümüz gereği her ölüyü hayırla anmaya mecburuz.

1973 Yılının Ocak ayında, gecenin ikinci yarısı dışardan sesler duyduk. N. Hüseyin’in iki oğlu babamla görüşmek istediklerini söylediler ve görüştüler. Babam, onları eve aldı. Sonra atları yemleyip doyurdu. At arabası ile onlarınköyü Fethiye’ye gittiler. Fethiye, Seyitgazi’ye yaklaşık kırk km’lik mesafede bir köy… N. Hüseyin’in Seyitgazi’ de önemli bir işi varmış.Onun için babamı çağırmış. O ara köyün otobüsü tamirde olduğundan ulaşım at arabalarıyla sağlanıyordu. Tipide gözün gözü görmediği vaziyette babam o karda, kışta tereddütsüz gitti. Dost, dostun işini özveriyle üstlenmedikçe o dostluktan ne hayır gelir?

Bizim yörede 1971’in yaz ayları kurak geçti. Bu nedenle de 1972’in kışında bazı kıtlıklar oldu. Kıtlıkların başında gelen samandı. Yöre halkı saman kıtlığında kara kara düşünürken bizim köye iki saman yüklü at arabası gelir. Köylüler, saman satın almak için arabaların etrafını sararlar. Pazarlığa tutuşmak isterlerken Örencikli Efe Mehmet: “Bu samanlar satılık değil.  Samanları asker arkadaşım Muzaffer Güllü’ye getiriyorum.” der. Efe Mehmet’in bu davranışına ister dostluk ister vefa deyin. İkisini birlikte demek daha doğru… Dostluk, dostun sıkıntılı anında sorununu çözmektir. Gerisi teferruat…

Babamın arkadaşlarından Örencikli Efe Mehmet, Fethiyeli Necip Hüseyin, Kırkalı Çakır Seydi (Kırka’nın Ağa’larındandı.), Kırkalı İbili, Kümbetli Koca Hasanların Gazi, Kümbetli Yanıkların Kara Mehmet,Yarbasanlı Mevlüt Yılmaz ve Seyitgazi merkezden Mustafa Abbasoğlu babamın arkadaşlarıydı… Köyümüzden de Selmanların Eyüp, Kara Osmanların Kel Kadir,İbillerin Abdullah, Dıngının Arif ve Mıstıkların Seydiidi. Her biri ile yaşadıkları hatıralardan bu yazımda söz etmedim ama merhum Efe Mehmet ile Necip Hüseyin’le olan anılarından bir kaçına vefa örneği olarak değindim.

Günümüz insanı dostluğa, vefaya, özveriye, sadakate, sevgiye, hoşgörüye muhtaç… Muhtaç ki kavgalar, kargaşalar ve savaşlar çıkıyor. İnsanlık aç gözlülüğünden nerdeyse birbirini yiyecek hâle düşmüş. Heyhat! İnsanlık nasıl kurtulacak bu vahşetten. İnsanlık hangi değerlere sahip çıkamadı da bu durumlara düştü. İnsani duyguları yeniden ayağa kaldıracak dostluk, sevgi, saygı, hoşgörü ve vefa aranıyor!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 04 AĞUSTOS 2022 / Milli irade