Geçtiğimiz günlerde bir gazete 9 sütuna vatandaşların markete giderken ve alışveriş yaparken yapması gerekenler hakkında bir manşet attı. Manşette ‘Markete giderken çocuğunuzu götürmeyin’, ‘Markete tok gidin’, ‘İkramları geri çevirin’, ‘Ürünlere dokunmayın aidiyet hissiyatı’ yaratır gibi öneriler yer aldı. Bir gazetecinin görevi halkın market alışverişini nasıl yapacağını anlatmak değildir. Gazetecinin görevi doğru soruları sormaktır. Vatandaş markete neden çocuğunu götüremiyor? Esas bunu sormak lazım. Vatandaş kendine verilen bir sucuk ikramını, bir çiğköfte ikramını artık aklınıza ne geliyorsa neden deneyemiyor? Deneyip beğendiği bir şeyi alma özgürlüğü neden kısıtlanıyor? Bunları sormak lazım. Neymiş ürünlere dokunmayın aidiyet duygusu yaratırmış. Ya vatandaş zaten bir ürünü almadan artık en az 2 kere düşünüyor. Bunları geç kardeşim vatandaş nasıl bu hale geldi sen onu sor. Ne oldu da ekonomi bu hale geldi onu sorgula. Bu ülkede yıllardan beri her 4 gençten 1’i neden işsiz. Bu sayı bu oran niye düşmüyor bir türlü bunu sor. Doğru soruları sor ki vatandaşa, halka bir faydan dokunsun. Yoksa vatandaş zaten kemer sıkmayı biliyor. Senin markette şunu yapın bunu yapın diye verdiğin tavsiyeleri halk zaten uyguluyor. Sen bu durumun nedenlerini sor ki bir çözüm bulunsun.

Karantina haberleri

Geçtiğimiz günlerde 2 gün üst üste gazetelerimizde karantina haberleri yer aldı. Uzun süre sonra yine evler karantina altına alınmaya başlandı. Bir de üstüne mutasyonlu virüs iddiası atıldı. Tüm yasaklara rağmen maalesef ki bu durumlar yaşanıyor. O apartman sakinlerinden birinin anlattığına göre, apartmanda yaşayan bazı kişiler sosyal mesafe kurallarına uymamış. Yani artık neredeyse 1 yıl geçti. Bu işin şakasının olmadığını anlamış olmamız lazım. En azından Türkiye’nin büyük bir bölümü aşılanana kadar sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına dikkat etmemiz lazım. Biz bunlara uymadığımız sürece sağlığımızı ve başkalarının sağlığını tehlikeye atmaya devam ederiz. Sağlıkçıların emeklerini hiçe saymış oluruz. Her gün akşam açıklanan tablolara bakıp da ‘Vaka sayısı düşse de dükkanlarımızı açsak’ diyerek bekleyen esnafın umudunu azaltmış oluruz. Hepimiz çok bunaldık. Ama olabildiğince elimizden tedbirimizi lütfen bırakmayalım.