Hepimizin yıllar içinde zaman zaman duyduğumuz bir söz vardır. Devir ekonomi devri. Yıllar içinde bu sözü çok duymama rağmen sanırım hiç bu kadar hissetmemiştim. Daha sabah gelirken Halk Ekmek kuyruğunu gördüm. Kuyrukta nereden baksanız 30-40 kişi vardı. Dün akşam da suya gelen yüzde 40’lık zammın ardından sumatiklerin önünde oluşan kuyruklar vardı. Ne zaman akaryakıta zam gelse akaryakıt istasyonlarında oluşan kuyruklar var. Türkşeker’in ucuz şeker kuyrukları var. Şu ana kadar aklıma gelen kuyruklar bunlar. İnsanlar nereden 3-5 lira daha kısarım diye büyük çaba sarf ediyor. Önceden çay simit hesabı yapılırdı. Eskişehir’de 4 kişilik bir aile 3 öğün çay simit yese, 2 bin 880 TL yapıyor. Çay ve simit demişken ikisi de yakın zamanda zamlandı. Onu da hatırlatmakta fayda var. Vatandaş zamdan bıktı. Zam gelmeden bir şeyler alıp yapabildiği kadar zammı kendince ötelemeye çalışıyor. Geçtiğimiz gün Elektrik Mühendisleri Odası Şube Başkanı Ender Kelleci elektriğe gelen yıllık zammın yüzde 83’ü bulduğunu söyledi. 32 yaşındayım, temel ihtiyaç maddelerine bu kadar sık zam geldiğini hiç hatırlamıyorum. Uzun lafın kısası küçük bir kısım dışında insanlar artık yaşamaya değil de hayatta kalmaya çalışıyor. Dışarıda bir kahve içmek, akşam arkadaşlarla dışarıya çıkmak lüks hale geldi. Sırf bu da değil. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle sağlık sorunları da artmış. Geçtiğimiz günlerde bir eczacı antidepresan alan hasta sayısının arttığını söylemiş. İnsanlar iyice depresyona girmeye başladı. Haftada 5-6 gün işe gidiyorlar, eve geliyorlar. Koca hafta çalışmanın karşılığı olarak hafta sonunda stres atmak istediklerinde paraları olmadığını görüyorlar. Asgari ücretle aile geçindirmeye çalışanların cidden Allah yardımcısı olsun. Ben dahil bekar arkadaşlarım bile geçinmekte zorlanıyorsak, onların durumunu hiç düşünemiyorum. Artık şu enflasyona karşı güçlü adımlar gelse de şu ‘Ekonomi’ devri bitse.

KADIN CİNAYETLERİ VE KADINA ŞİDDET SÜRÜYOR
1 Ağustos Pazartesi günü İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girişinin yıldönümü. Sözleşmenin feshine ve davadan çıkan sonuca tepkiler aralıklarla da olsa gösterilmeye devam ediyor. Tüm bunlar olurken de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet son bulmuyor. Daha bu hafta içinde Güllü Sülük, eşi Ramazan Sülük tarafından 4 el ateş edilerek öldürüldü. Ramazan Sülük daha sonra eşini öldürdüğü tabancayla intihar etti. Yine bu hafta Duygu H. isimli kadın boşanma aşamasındaki eşi C.H. tarafından bacağından bıçakla yaralandı. Bunlar sadece Eskişehir’de yaşanan olaylar ve haberlere yansıyanlar. Daha haberlere yansımayan şiddet olayları yaşanıyor. Fiziksel şiddetin yanında kadınlar duygusal şiddete de maruz kalıyor. Ekonomik nedenlerden dolayı da aile içi şiddet artıyor. Türkiye kadınların kendini güvende hissedeceği bir ülke haline gelmeli. O yüzden İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak yerine, sözleşmedeki koşullar yerine getirilmeli. Kadına şiddette cezalarda indirim uygulanmamalı, kadının korunmasında da ihmale yer verilmemeli. Sadece Eskişehir’de bir haftada bir kadın cinayeti ve bir kadının bıçakla yaralanma olayı bile durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. O yüzden yetkililerin bu konuda attığı adımları güçlendirmesi gerekiyor.

ALPU’DA GÜZEL İŞLER YAPILIYOR
Alpu Kaymakamı Kübra Karaalioğlu ile ilgili de birkaç güzel söz söylemek istiyorum. Kaymakam Karaalioğlu, ilk kez Alpu’da yaşanan öğrencilere taciz olayında, öğretmen hakkında tehlike arz ettiği yönünde Valiliğe yazdığı dilekçe ile gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerde İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre’yi ziyaret ettiğini gördüm. İlçedeki çalışmalarını inceledim. Hem eğitim ve öğretim açısından hem de kadına şiddetle mücadele açısından güzel işler yaptığını fark ettim. Kendisini böyle önemli konularda duyarlı davrandığı için tebrik ediyorum, başarılı çalışmalarının da devamını diliyorum.