Günün birinde dönemin Osmanlı Sultanı 3. Mustafa, İstanbul, Aksaray’daki bugünkü Laleli Camii’nin olduğu bölgede denetleme yaparken yakasında lale takılı ve hırkasının sırtında lale resmi olan bir ayakkabı tamircisi görür. Bu tamircinin etrafta erenlerden, evliyadan,  veliyullahtan olduğu bilinir. Fakat Padişah, onu tanımaz. Padişah, o ayakkabı tamircisine bir soru sorar:

-Efendi hazretleri, bu dünyada en güzel ve en değerli şey nedir? Laleli Baba:

-Bu dünyada en güzel ve en değerli şey; sağlıklı yiyip içmektir.  Sonra yenen ve içilenlerin vücuda yaramayan atıklarının sıkıntısız def-i hacetini yapabilmektir.

Bu cevap padişahın hoşuna gitmez. Böyle bir cevap verilmesini kendisine yakıştırmaz. Cevabı kaba bulur. Cevap karşısında öfkesi kabarır. Bir süre sonra Padişah saraya döner. Ertesi gün, Padişah kabız olduğunu anlar. Sancıdan ve sıkıntıdan duramaz. Dönemin hekimleri tedavi için akın akın getirilse de bir türlü Padişah sağlığına kavuşamaz. Padişah, vezire:

-Vezirim, bu derde bir derman bulmalıyız. Dünyam karardı. Deyince Padişah, Vezir dedi:

-Devletli Sultanım! Derdinizin dermanı dün kendisini görüp öfkelendiğiniz Lali Baba’dadır. Padişah:

-Derhal getirin onu, beni hemen iyileştirsin! Vezir dedi:

-Efendim! O sizin ayağınıza gelmez. Sizin, ona gitmeniz gerekiyor. Der ve Padişah’la veziri Laleli Baba’ya giderler. Laleli Baba:

-Geldin mi, evlât! Biz, seni Allah’ın izniyle iyi ederiz. Sağlığına kavuştururuz. Fakat sen, bizim bu iyiliğimize karşılık ne vereceksin! Padişah Sultan III. Mustafa:

-Efendim! Yeter ki siz, beni sağlığıma kavuşturun! Size, saltanatımı vereceğim.  Laleli Baba, gereken müdahaleyi yapar. Kendi prensipleri dâhilinde tedavide bulunur. Padişah, saraya döner. Birkaç saat sonra, Padişah 3. Mustafa sıkıntıdan kurtulur. Sağlığına kavuşur. Dünyalar onun olur. Padişah, ertesi gün Laleli Baba’ya teşekküre gider. Laleli Baba:

-Bizim iyiliğimize karşılık ne getirdin! Padişah:

-Size, saltanatımı getirdim. Deyince Padişah, Laleli Baba:

-Evlât! Bizim, bir def-i hacetlik saltanata ihtiyacımız yok! Der.

Sağlıksız insan tacı, tahtı ne yapsın. Derdine derman arayışına düşen dertli şöhreti ve şanı neylesin! İnsan için en önemli, en derli şey sağlıktır. İslâm, insanın ihtiyacı kadar yiyip içmesinde sakınca görmez. İhtiyaçlar kişiye göre, zamana ve şartlara göre değişebilir. İhtiyaçları belli bir ölçü ve belli bir miktarla sınırlamaz. 

İslam, insana maddi ve manevi rahatsızlık verecek derecede yiyip içmeye izin vermez. Maddi hastalıkların çoğu uygunsuz beslenmeden kaynaklanır. İslâm, itidali benimser. Ölçülü olmayı ister. Mutedil olmayı tavsiye eder. İslâm, her durumda olduğu gibi beslenme konusunda da aşırılık istemez. Stresli ortamlardan uzak durulmasını, havasız ortamlardan kaçınılmasını benimser. İnsan bedeninin dayanamayacağı soğuk ve sıcak ortamlardan uzak durulmasını ister.

İslam, insanın onur ve sağlığını korumakla hem kişiyi ve hem de toplumu sorumlu tutar. İslâm’da insan kıymetlidir. İnsanın değerini ödeyecek hiçbir bedel yoktur. İnsanın canı, kanı, aklı, malı, şanı, inancı, hakkı, hukuku ve itibarı değerlidir. İnsanın dişinden tırnağına her bir uzvu paha biçilemez değerdir. Bilinçli ve bilgili davranışlar sıkıntıları çözmede en büyük güçtür.  İnsanın etkinlikleri kurallar çerçevesinde olursa doğru olur. Her insanın kendisine, ailesine, topluma, devlete ve yaradanına karşı sorumlulukları vardır.

Bilgiden görgü, görgüden kültür, kültürden medeni ilişkiler doğar. Medeni ilişkilere ilmihal denir.  Bazı terimlere, kavramlara ön yargılı yaklaşmak insanı yanılgıya götürür. Kültürlü insan ölçüye, tartıya, bilgiye ve hakkaniyete dikkat eder. Bilimsel ve ilmi her türlü davranış insan ilmihâlidir. Bilgili, bilinçli, ilkeli davranışlara ilmihâl denir. İnsanın aile hayatı, ticari faaliyeti,  iktisadi işlemleri, sağlık mücadelesi, hukuki bilgileri, inanç etkinlikleri,  ibadet halleri, mesleki işlev vb. davranışlarına ilmihal denir. Bilgili ve ilkeli insan saplantılardan, önyargılardan, kavram kargaşalarından, bağnazlık, şarlatanlık, yobazlık, madrabazlık ve hokkabazlık hallerinden arınmış insandır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!