İnsan, tartışmasız evrenin en değerli varlığıdır. İnsan, rasyonel ve realist oldukça değer kazanır. Doğuştan hem ulviliğe ve hem de süfliliğe adaydır. Ulviliğe de, süfliliğe kendi aklıyla layık olur. Akıl, bedendeki uzuvları sevk ve idare eder. İnsan, aklın sair azalarla iş birlikteliğinde yücelir. İşbirlikçiliğinde süfliliğe sürüklenir. İnsan, her hâl ve kavlinden mesuldür. Mutlak iradenin imtihanına tabidir. İmtihana muhatap, doğrudan akıldır. Rakipsiz imtihan olur mu? Başarı, aklın sistematik hareketiyle yakalanır. .Akıl, sair uzuvlar ile işbirlikçilik değil iş birlikteliği yapmalı.

 

İş birlikteliği, aynı amaç için meşru çalışma ortaklığıdır. İşbirlikçilik, toplum tarafından hoş görülmeyen gayri meşru bir işin başkalarıyla ortaklaşa yapılmasıdır. İnsan izan, insaf ve liyakatle her iki dünyada huzur ya da keder bulur. Akıl, provokatörlerin tuzağına düştüğünde iki dünyası da başına yıkılır. İnsanın içteki ve dıştaki düşmanı başta kendi benliğidir. Benlik, irade zafiyetine göre yön alır. Akıllı insan, kederden uzaklaşıp huzura kavuşmanın gayretindedir. İstikrarla, istiklal ve istikbale yürür.  

 

İnsan iki dünyanın kâr veya kaybı için insani, iktisadi ve itikadi yaşamın realiteleriyle karşı karşıyadır. Yaşamın realiteleriyle mücadelede yenik düşen ziyanda, galip çıkan kârdadır.  Kâr için efektif akıl, efekt dil ve uzuvlar arası koordine şarttır. İnsani kalite, iktisadi ilişkilerde ortaya çıkar. Parasal münasebetler insani değerlerin göstergesidir. Toplumsal yaşamda şeytani provokatörlere dikkat şarttır. Provokatörler, kötülüğe kışkırtırlar. Önce tahrik ederler.  Sonra da iğfal ve ifsat… Toplumsal yaşamın çetin ve çetrefilli yönü iktisadi paylaşımlardır. İktisadi varlıklar barış ya da kaosun potansiyel amilleridir.   

 

Göz, başkasını görür. Kulak, başkasından duyar.  El ve ayaklar, güçleri nispetinde iş görürler. Dil, söyler. Aklın hükmetmediği organlar kontrolden çıkar. Kontrolden çıkan organ sahibinin başına derttir.  İnsaf ve irfanla donanım, fazilettir. Varlık ve sağlık mutlak iradenin takdiriyledir. Mutlak irade: “Ey insan! Akıl verdim. Göz verdim. Oku, geçmişten ders çıkar. Geleceğe, korku ve ümitle ilerle. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Cahil, gafil ve dalâlet ehlinden olma. Akil, arif, âlim, abit, adil, izan, irfan ve insaf sahibi ol. Düzenbaz, madrabaz, şarlatan, sahtekâr, hokkabaz ve yobaz olma. İtidal ve ölçüyü elden bırakma. Bozgunculuktan uzak dur.” hükümleri, Kur’an da bildiriyor.

 

İnsan, dost ya da düşmanı akıl ve sair azalarla kazanır. Mutluluk, huzur, sevgi, saygı, barış, şeref, değer, uzlaşı ve hoşgörüyü kendi gayretiyle elde eder. Acı, keder, hüzün, haset, gıybet, kibir, kin ve sıkıntıyı liyakati nispetinde yaşar. Kehf suresinde, Allah: “En çok ziyana uğrayanlar kötü işler yapıp iyi iş yaptığını zannedenlerdir.” buyuruyor.  Kişi, kendini bilmezse onu bir başkası nasıl bilsin? Kişiyi, en iyi bilen kendisidir. Gaflet, bilgisizlik... Cehalet, şakîlik... Dalâlet, sapıklıktır. Cahilin cehaletinden, gafilin gafletinden ve dalâlette olanın dalâletinden haberi bile yoktur. Böyle güruhlar vaziyetten bihaber oldukları için dertlerine nasıl çare bulurlar?

 

Pişman olmamak için fasığın getirdiği haberi araştırmadan lafın arkasına düşüp bir topluluğa zarar vermemek sosyal yaşamın önemli ilkesidir. Sorun olacak muzırlıklara kulak asmamak ferasettir. Toplumda fitne uyandıracak ileri-geri sözlere maşa olmamak basirettir.  Dinsel kayıtlarda Ebû Bekir Sıddık’ın dua ederken şu kadar: “Yâ Rab! Doğruyu, bize doğru olarak göster. Doğruyu yapmak için de güç ve kudret ver!” sözüyle yetindiği bildiriliyor.

 

Her adımı, akılla atmalı. Yere sağlam basmalı. Selamet ve esenliğe yürümeli. Barış atmosferinde bereketli ve huzurlu mekânlara doğru gitmeli. Mü’minun suresinde, Hz. Nuh: “Ya Rab! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın!” dediği dua ilkesinde, gelecek nesillerin istikbal ve istiklali için adımlar atmalı. Atılan adımların ayak izleri gelecek nesillerin yol haritası olsun. Kaosa değil,  toplumsal barışa yürüyen adımların ilke ve idealiyle yaşamalı.  

           

Kararlı, vakarlı ve düzgün davranışlı olmak insani kalitedir. Haramdan kaçınmak ve hakkı olmayan bir şeye uzanmamak ilahi sınavı kazanmaktır.  Adalet için ölçü ve tartıyı tam yapmalı. Toplumsal barışa el uzatmalı. Mağdur, mazlum ve muhtacın elinden tutmalı. Provokatörlerin oyununa gelip kirliliklere bulaşmamalı. Zorba olup zayıfa sille vurmamalı.  Kudretin tokadından sakınmalı. Hud suresinde, Şuayp Peygamber’in: “Medyen halkına… Ey kavmim! Allah’a karşı sorumluluklarınızı yerine getirin. Ölçü ve tartıyı tam yapın… Ben, sizin adınıza korkutucu günün azabından korkuyorum. Adil olun. Ölçü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını hileyle eksiltmeyin…  Bozgunculuk yaparak yeryüzünde kargaşa çıkarmayın.” uyarısı, kulakta küpe olmalı.

 

Densizlik, başıbozukluk, boşboğazlık gibi davranışlar başa iş açar. Lafın nereye varacağını öngörmeden söylemek sıkıntı yapar. Sözün yükü ağırdır. Dil yarası derindir. Tedavisi kolay olmaz. Toplumsal barıştan kopmadan hakkaniyetli olmalı... Enam ve Maide surelerinde Allah: “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik yapanlardan olun. Bir topluma olan kininiz, sakın sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun… Ölçü ve tartıyı adetle tam yapın. Konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Verdiğiniz sözü tutun…” hükümlerine aykırılık insanın felaketi olur. Kişi, öyle söz sarf etmeli ki, gökkubede hoş seda olup yankılansın.

 

Evvelden ahire, insandan istenen ilahi buyrukta: “…Kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmayın… Allah, size bunu emretti ki, aklınızı kullanasınız…” uyarısı yapılıyor. Nefisin iştah kabarıklığı aklin ağır aksak işleyişinden kaynaklanır. Şeytani provokatörlere karşı uyanık olmak lazım! Şeytani provokatörler, kendisine reva gördüklerini başkalarına zül görürler. Kendilerine zül dediklerine başkaları için revadır, derler.