Sosyal medyada yalan haberler döndürüldüğü bir gerçek. Bilgi kirliliği, dijitalleşmeyle birlikte oldukça yaygınlaştı. Bunların bazıları zarar teşkil etmeyen, dalga geçmek için yapılan içerikler. Bazıları ise bilinçli bir provokasyona yol açmak için yapılıyor. Yine de iddia edildiği gibi sosyal medyada her 100 haberin 50’si yalan haber değil. Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Enstitüsü'nün 2018 yılında yaptığı bir araştırmaya var. Bu araştırmada, bu hafta yalan habere maruz kalınıp kalınmadığı soruluyor. Türkiye’deki insanların da yüzde 49’u yalan habere maruz kaldığını söylüyor. Şu anda da Dezenformasyonla Mücadele Yasası olarak bilinen kanun tasarısı TBMM’de görüşülüyor. Bu yasa tasarısında en tartışmalı madde ise 29’uncu madde. Maddenin içeriği ise şu şekilde: ‘‘Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle; ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ Peki, bu madde neyi getiriyor. Örneğin şu an ülke gündemini en çok meşgul eden konulardan birisi olan enflasyon hakkında bir haber yaptınız. TÜİK’e göre enflasyon farklı, ENAG’a göre enflasyon farklı. Burada ENAG’ın enflasyonu resmi verilerden farklı olduğu için yaptığınız haber suç teşkil edebilecek. Yine çeşitli uzmanlardan aldığınız görüşler, resmi kurumların görüşlerine uymadığı takdirde bunlar da suç teşkil edebilecek. Birçok gazeteci bu maddenin ifade özgürlüğünü engelleyeceğini düşünüyor ve bu yüzden yasayı eleştiriyor, yoksa kimse körü körüne yalan haber yapılmasını savunmaz.