Bildiğiniz üzere, geçen yıl ekim ayının başında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin attığı ilk adımla başlayan ve “devlet politikası” haline dönüşen “Terörsüz Türkiye” adıyla anılan süreç kapsamında, henüz bir yıl dolmadan somut adımlar atıldı. PKK’nın silah bırakma eğiliminin başlangıcı yaşandı. Doğu ve Güneydoğu’daki il ve ilçelerde yer gök Türk bayraklarıyla donatıldı. Motivasyon, devletten millete doğru aktı ve bir yükseliş başladı.

Süreç hakkında çok konuşuldu ve hâlâ güncelliğini koruyan bu durumun akıbetini hep birlikte, temkinli ama bir o kadar da inanarak takip ediyoruz.

İsrail; bölgede ya kendi kanlı elleriyle ya da taşeronları aracılığıyla terör estirmeye, kan emmeye devam ediyor. Parçalanmış ülkeler, nifakla ve fitneyle bölünmüş mezhepler... İnanç yapıları birbirine kırdırılarak, sözde “Arz-ı Mev’ud” hayallerine adım adım yaklaşılmak isteniyor. En son Suriye’de Dürzîleri kullanmaya çalışan İsrail için bölge o kadar elverişli ki, bu oyunları oynamamak için hiçbir sebep yok. Lakin bölgedeki Türkiye’nin attığı adımlar İsrail adına süreci zora sokuyor.

Türkiye’de de benzer şekilde suistimal edilebilecek unsurların varlığı, İsrail’in iştahını kabartabilecek nitelikteydi — düne kadar. Ancak öyle bir refleks gösterdi ki Devlet Bahçeli, herkes şaşkına döndü. Anlamak zordu belki ama bölgeyi bilen, emperyalist oyunları kavrayan herkes mesajı aldı. İşte gerçek beka sorunu buydu: kardeşin kardeşe düşürüleceği, iç çatışmaların çıkarılacağı, hassasiyetlerin suistimal edileceği bir ortam... İsrail, terör örgütleri aracılığıyla emellerine ulaşabilecek, Türkiye ise iç cepheyle uğraşırken zayıf düşürülecek ve sözde meşru işgal planları devreye sokulacaktı.

Ama rüzgâr tersine döndü. Son zamanlarda “reaksiyon hareketi” gibi algılanan Ülkücü Hareket’in dünya görüşünün lideri Sayın Bahçeli, aksiyoner bir tavırla rüzgârı memleket lehine çevirdi. Bu dönem MHP için bir “feda” dönemidir. Hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadı. Parti, siyaset ya da oy kaygısı gütmeden, kendi evlatları tarafından dahi zaman zaman eleştirilmeyi göze alan bir Genel Başkan, liderlik vasfını bir kez daha ortaya koydu.

Şimdi gelelim Alevi dosyasına...

Sorunlar az çok belli. İçe kapanık bir yapının, kısmen rahat ettiği süreçler son on yıllarda yaşandı. Ama kronikleşmiş sorunlara henüz el atılmadı. Beklentiler de ortada: Cemevlerine statü verilmesi, işçi-memur alımlarında mülakat ve güvenlik soruşturmalarında izlenildiği iddia edilen ayrıştırıcı durumun sona erdirilmesi, dedelerin devlet nezdindeki konumu gibi başlıklar çözüm bekliyor.

Nasıl ki Kürt kardeşlerimiz bazı çevreler tarafından dezenformasyon ve baskı ile konsolide edilmeye çalışıldıysa; Alevi kardeşlerimiz de yine benzer çevreler tarafından bu ülkede zaman zaman kullanıldı maalesef.

Dolayısıyla bu kesimi de rahatlatacak cesur ve samimi söylemlere ihtiyaç var.

Kürt meselesini çözmek için defalarca adım atan fakat başaramayan AK Parti, eğer “Terörsüz Türkiye” politikasını ilk olarak kendileri dillendirseydi, tabanda bu denli güçlü bir karşılık bulamayabilirdi. Ancak MHP lideri işin içine girince konunun ciddiyeti ve hassasiyeti daha iyi anlaşıldı. Devlet Bey’in bu anlamdaki güvenilirliği bu süreci daha inandırıcı kıldı.

Şimdi, CHP kalkıp Alevi kardeşlerimiz için bir adım atsa —ki genellikle bunu seçimden seçime yaparlar— süreç fazla anlamlı olmaz. Ya da AK Parti atsa, bu adım samimi bulunmayabilir. Ama Cumhur İttifakı bu konuda kararlıysa —ki öyle görünüyor— “Terörsüz Türkiye” idealleri ve “Türkiye Yüzyılı” bağlamında, MHP Lideri tarafından dile getirilecek bir çıkış, çözümü daha gerçekçi ve sürdürülebilir hale getirir. Bu da Cumhur İttifakı'nın, bu kadim coğrafyaya büyük bir armağanı olur.

Aslına bakarsanız; Alevi kardeşlerimiz de kürt kardeşlerimizde bu ülkede politika yapabiliyor, eşit vatandaşlık temellerinden faydalanıyor. Ama bazı küçük nüansları devlet marifeti ile yapmak ayrı bir motivasyon sağlıyor. İnsanların devlete olan aidiyet duygusunu artırdığı gibi vatandaşlar arasındaki bağı da güçlendiriyor. Bunu çok açık Diyarbakır Surları’ndaki Türk bayraklarında, MHP bayraklarında hep birlikte gördük.

Devlet Bahçeli, geçtiğimiz yıllarda Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde, 6 dönümlük kıymetli bir arazisini Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu’na bağışlamıştı. Bu arazi üzerine yapımı süren ve tamamlanmak üzere olan Türkiye ve Avrupa'nın en büyük Cemevi, 29 Ekim’de açılacak. Bu ibadethane!!!, yeni sürecin sembolü ve başlangıç noktası olmaya aday.

Lakin bu kucaklaşmalar gerçekleştirilir, iç cephe sıklaştırılırken; son birkaç gündür konuşulan Cumhurbaşkanının yardımcılarının biri Kürt bir diğeri Alievi olsun yaklaşımı oldukça yanlış. Bu tehlikeli bir durum ayrıca. Gerek de yok. Seçilen Cumhurbaşkanı bu konuda liyakati insanlardan kendisine yardımcı alırken böyle bir tercih yapabilir. Ama bu bir tercih olmalı. Böyle bir statü tanımlanması bizi yakınlaştırmaz bilakis ayrıştırır!!!

Her şey çok güzel oluyor. Her şey çok güzel olmaya devam edecek.

Var olsun Türkmen Beyi! Devlet Bahçeli.

Yaşasın Büyük Türkiye Cumhuriyeti!

Bir secdeye konulan baş. Alevi, Sünni Kızılbaş…

Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr!

Ta ezelden hür milletiz,

Soyu-sopu gür milletiz,

Kandan, candan bir milletiz,

Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Aynı mayadan yoğrulan,

'Türk, 'Türkmen diye çağrılan,

Aynı kıbleye doğrulan,

Bir secdeye konulan baş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Dedemiz bir. Torunlarız,

Dün, bugün, ve yarınlarız

Yüceleriz, derinleriz...

Yunus Emre, Hacı Bektaş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Oğuz'un yirmi dört boyu,

Yüce Türk'ün şanlı soyu,

Dede, baba, amca, dayı,

Bibi, teyze, bacı, kardaş..

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Öz kardaşlar olmaz dargın

Dargın olsa, düşer yorgun

Haykır gece, gündüz hergün:

Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Bilsin bunu ar edenler.

Söz, cana kâr edenler...

Soyunu inkâr edenler

Haramzadedir; ey kardaş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Uyudun, kaç asır boyu

Uyan! Ey Oğuz'un soyu

Baba, dede, amca, dayı

Bayramdır bu, gel kucaklaş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Haberin duyarsın peyikler ilen

Yaramı sarsınlar şehidler ilen

Kırk yıl dağda gezdim geyikler ilen

Dost senin derdinden ben yana yana

Ya dost, Ya dost, Ya dost, Ya dost,