20230815_131548~2

     Eskişehir’de, Yunus Emre’ye bir şeyler yapılmalı diyerek çabalayanların sayısı bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar azdır.

    Bunun nedeni; Eskişehir’de, 1930’lu  40’lı yıllarda ülkemizdeki Yunus Emre çalışmalarının ve araştırmacıların takip edilmemesi, Yunus Emre üzerine çalışan edebiyatçıların olmayışıdır.

    Konu tek taraflı Eskişehir’in de eksikliği değildir. 1917 yılında Yunus Emre’yi ilk bilimsel çalışmalarıyla Sarıköy’de yaşadığını gören, ortaya koyan Prof.Dr. Fuat Köprülü ve diğer araştırmacıların Eskişehirlilerle ilişkiler kurup yönlendirmemeleri, çalışmaları ve anmaları İstanbul’da (1929) başlatıp Ankara’da sürdürmeleridir.

    Eskişehir’de Yunus Emre’nin mezarının ele alınması, taşınması 1946 yılında başlamıştır. Sahiplenilmesi ve anılmasına baktığımızda 1949 yılında Yunus Emre’nin mezarının taşınmasındaki töreni görürüz. Bu  orada, o yıl kalmış, anma ve tanıtma çalışmaları sürdürülmemiştir. Ta ki Doğan Hilmi Ertürk’ün 1957 yılında “Eskişehir Yunus Emre Derneği”ni kuruncaya kadar. Dernek 1963 yılına kadar da sürdürmüş faaliyetlerini. Doğan Hilmi Ertürk’ün önderliğinde düzenlenen anma törenleri iki gün süren etkinliklerdir Anma etkinliklerinde; şair Arif Nihat Asya, İlk Yunus Emre romanı “Dertli Dolap”’ınyazarı Nezihe Araz, “Yunus Emre Oratoryosu”nun bestecisi Adnan Saygun, “Yunus Emre Bilgiler-Belgeler” kitabının yazarı Halim Baki Kunter,Kemal Edip Kürkçüoğlu,Fatih Millet Kütüphanesi Müdür yardımcısı Kazım Aksoy,yazar İzzet Onat, Sabri Özdil, Dursun Akbal, Muhittin Ensarı, Bayazıt Sahaflarından Muzaffer Ocak ve Selahattin Demirtaş, konuşmalar yapıyor. Tam onüç yazar, şair, besteciYunus Emre’yi anlatıyorlar. Rıdvan Congur, Ömer Okutan, Gündüz Ökçün, Aysel Baranok,Alaaddin Asna şiirler okuyorlar. “Yunus Emre’nin BestelenmişŞiirleri” kitabının yazarı Selahattin Gürer şefliğindeki koro Yunus Emre İlahilerini seslendiriyorlar.

     Doğan Hilmi Ertürk edebiyatçı değildir ama Eskişehir’de bir Yunus Emre Kütüphanesi daha doğrusu Yunus Emre Arşivi ve Enstitüsü’nün kurulmasını öneriyor. Bu Ertürk’ün sıradan bir Yunus Emre sahiplenmesi ve anma törenleri yapma heveslisi olmadığını gösterir. Gerçekten Doğan Hilmi Ertürk bilinçli, Goethe gibi dünyanın önde gelen şair ve düşünürlerine yapılanlardan haberdar olduğunu görüyoruz. Hatta, bugün 2020 yılında Doğan Hilmi Ertürk’ün önerdiği Yunus Emre Kütüphanesi (Arşivi) ve Enstütüsünün kurulması daha gerçekleştirilememiştir. 1958 yılından beri bunları hiç kimse gündeme getirmemiştir. Oysa Yunus Emre için bu olmazsa olmazıdır. Bugüne kadar Yunus Emre için yazılmış kitaplar, makaleler Kültür Bakanlığımız tarafından bile bir araya getirilmemiştir.

     Doğan Hilmi Ertürk 1924 yılında Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde doğmuştur. Milli Eğitim Müfettişi olan babasının Eskişehir’e tayiniyle iki yaşında iken gelmiş, öğretmen anne babanın çocuğudur.İlkokulu, liseyi Eskişehir’de okumuş,Ankara Hukuk Fakültesinden mezun (1952) olduktan sonra Eskişehir’de Avukatlık mesleğine başlamış. 1952-1955 yıllarında Eskişehir’deki gazetelerde, dergilerde, daha çok Yunus Emre ile ilgili yazılar yazmış. Önce,1955 yılında Eskişehir Kütüphanelere Yardım Derneğini, 1957 yılında da Eskişehir Yunus Emre Derneği’ni kurmuş başkanlığını yürütmüş.

     Eskişehir Yunus Emre Derneği’nin yayını olarak “Yunus Emre’nin Hayatı” (1959), “Yunus Emre İçin” (1959), Yunus Emre Belediyesi’nin yayını olarak “Yunus Emre”(1995) ve “Büyük Türk Mutasavvuf ve Şairi Yunus Emre” (2006), “Yunus Emre ‘Gerçek mezarı Sarıköy’de” (2014) olmak üzere yayınlanmış beş Yunus Emre ile ilgili kitabı bulunuyor.

      Doğan Hilmi Ertürk 12 Aralık 2020 günü 96 yaşında vefat etti. Yunus Emre’ye büyük hizmetleri olmuş, öncü, yol gösterici Sayın Ertürk’ü hep saygıyla anacağız…

Yeni sezon başladı. Haydi Tiyatroya !

      Ülkemizde de, dünyada da tiyatro, konser, sinema, sergiler, edebiyat etkinlikleri kısaca tüm sanatlarda sanat sezonu her yıl Ekim ayının ilk günlerinde başlar. Sanat dergileri de “Perdeler açılıyor” diye kapak yaparlar. Sanat sezonu denilen sanat etkinliklerinin en yoğun yaşandığı aylardır. Okulların açılmasıyla başlar okulların tatile girmesiyle kapanır. O  2-2.5 aylık arada sanat mekanları onarım ve yeni sezona hazırlıklarını yaparlar. Sanatçılarda yeni projeleriyle hazırlanırlar. Ekim ayının ilk günlerinde yoğun çalışmalarla, yeni heyecanlarla, yeni coşkularla yenilenilerek başlanır.

      Yeni sezon denilince, ilk akla gelen senfoni orkestralarının konserlerinin başlaması ile tiyatroların perdelerini açmalarıdır ve ilk sunulacak oyundur.  Eskişehir’de  2023-2024 sezonuna E.B.B. Şehir Tiyatroları  Türk Tiyatrosu’nun klasiklerinden Sermet Çağan’ın 1963 yılında yazdığı “Ayak Bacak Fabrıkası” oyunu ile  perdesini açıyor. İkinci tiyatro, Eskişehir’in sessiz sedasız oyunlarını oynayan Eskişehir Sanat Derneği’nin Eskişehir Sanat Tiyatrosu  Moliere’nin bir oyunundan  Teodor Kasap tarafından uyarlanan “İşkili Memo” oyunu ile  başlıyor. Tabi Eskişehir’de sadece bu iki tiyatro yok. Daha önceleri Eskişehirlilere zengin repertuvar sunan  Anadolu Üniversitesi’nin Tiyatro Anadolu’su var. Odunpazarı Belediyesi’nin  Tiyatrosu, Tepebaşı Belediyesi’nin Gençlik Tiyatrosu, Latif Tiftikçi’nin Eskişehir Halk Sahnesi diye tiyatrolar  var.

      Bir yerin kent olmasındaki ilk ölçüt; orada her akşam perdelerini açan tiyatroların olup olmadığıdır. Çünkü toplumu oluşturan değerlerin alınıp verildiği,insanların omuz omuza oturduğu, ortak kültürün yaratıldığı yerdir. Onun için, tiyatro kent yaşamında olmazsa olmazıdır.

      Romanyalı Beligan şöyle diyor: “İnsan, gözlerini kendine çevirmeyi tiyatroda öğrenmiştir. İçtenlikle, karşı karşıya, yüz yüze orada öğrenmiştir. Kendini kollamayı, kendinin iyi kötü yanlarını görebilmeyi, sorumluluk alabilmeyi, kendini aşmayı öğrenmiştir”

     Bu sezon slogonumuz “Haydi Tiyatroya!”