“Türk alayının Kıbrıs’tan geri gitmesi hiçbir zaman mevzubahis olamaz. Türkiye’nin imzasının şerefi kadar, buradaki Kıbrıs Türk’ünün emniyet ve selameti bakımından da buna izin verilemez.” 1969

 

                                                                                          Dr. FAZIL KÜÇÜK

 

         AB gemisinin su almaya başladığı noktada olduğunu kabul edersek fazladan abartmış olmayacağız. Geçtiğimiz günlerde Bayan Angela Merkel ile Bay Emanuel Macron’un bir araya geldikleri duyuruluyordu. Bir araya gelme gerekçeleri Elysee Anlaşması olarak da bilinen Fransa – Almanya İşbirliği Anlaşmasının imzalanmasının 55. yılı idi. Yıldönümü nedeniyle bir araya gelenler yayınladıkları ortak açıklamada, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendireceklerini ayrıca AB’ne uyumu da güçlendirecek adımlar atacaklarını duyuruyorlardı. Görünen o ki iki ülkenin önde gidenleri bizden sonra tufan yaklaşımı içinde olduklarını da kanıtlıyorlardı. Daha önceleri denedikleri ailelerin kaynaşması projesinden yalnızca ailevi dostlukların elde edildiği de unutulmamıştır.

Türkiye’ye göre cim karnında nokta bile olamayan ülkede enerji konularına ilişkin olarak yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçları bize yabancı gelmedi. Türklerle olan ilişkiler konusunda da düşünce yapıları değişmeyeceği için doğalgazın paylaşılması konusunda yapılan bu yönlü çalışmanın sonuçları da şaşırtıcı olmadı. Araştırmaya katılan Rumların çoğu, Kıbrıs Türk’lerine Kıbrıs sorununun çözümünden önce doğalgaz gelirlerinden pay verilmemesini istiyor.

1960 yılında kurulan Kıbrıs Ortaklık Cumhuriyeti’nin temellerinin dinamitlenmesi Genel Devlet Bütçesinden Türklere verilmesi gereken payın ödenmemesi yüzünden olduğunun unutulmaması gerekiyor. Para konusu yalnızca yıkımın bir boyutudur. Türklerle uzlaşmamak için her yolu denediklerini sizlerde biliyorsunuz.

Başkan seçilmesi öncesinde seçildiği takdirde ilk fırsatta Akıncı ile görüşeceğini açıklayan Bay Nikos Anastasiyadis’in bu söylemine karşın Bay Yannakis Kasulidis, iğnesi kırılmış plak gibi Türkiye güvenlik ve garantiler konularında önemli ve mantıklı adım atmadığı takdirde süreçte bir gelişme yaşanmasının zor olacağını savlıyordu. Buna koşut BM Güvenlik Konseyi’ne üye ülkelerin Kıbrıs sorununa gelecekte alınacak inisiyatiflere aktif olarak katılmayı istedikleri ve müzakereler yeniden başlarsa Güvenlik Konseyinin rol isteğinde bulunacağı belirtiliyor. Yapılacak olası bir müdahalenin bu ülkelerin çıkarlarının ön plana çıkarılacağı bir yapının oluşmasına neden olacağı baştan kabul edilmesi gerekiyor. Bu ülkelerin çözüm için bir umut kırıntısının bile oluşmasının önünde takoz olacaklarını da şimdiden belirtmek durumundayız.

Akıncı, AB’ne ve BM’e karşı tarafın Doğu Akdeniz’deki tek yanlı çalışmaları ile ilgili olarak Kıbrıs Türklerinin duyarlılığını ve endişelerini dile getiren mektup yazıyordu. Buna koşut AB’nin bölgedeki doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılması için de karşı tarafa ekonomik yardımda bulunduğunun unutulmaması gerekiyor.

BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterrs 2018 yılına ilişkin olarak hazırladığı raporunda başında bulunduğu kurumun önceliklerinden söz ediyor. Kıbrıs sorununun çözümünün 2018 yılı içerisinde öncelikleri arasında olmadığını belirtiyor ve doğalgaz konusunun gerilimi arttırdığına dikkat çekiyordu. Bu yılı da kayıp bir yıl olarak okumamız gerekiyor.

Böyle bir ortamdan geçilirken yeni kurulan hükümetin her ne kadar bu yönlü konuların çözümünü Akıncı’nın sorumluluğuna bırakmış olmalarına karşın duruş göstererek halkın duyarlılığını dikkate almaları gerekiyor diye düşünüyoruz.

2018 yılına yeni girdiğimiz günlerden geçerken halkı kucaklayacak olan hükümetin Ulusal Konsey’in kurulmasına öncelik vermesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…