Kumar bağımlılığı, uzun süredir toplumun en can yakıcı sorunlarından biri. Öyle bir noktaya geldik ki artık bu illet, sadece yetişkinlerin değil, neredeyse çocukların bile bir “tık” uzağında. Cep telefonunu eline alan bir çocuk, birkaç dakika içinde bahis siteleriyle karşı karşıya kalabiliyor. Bu tabloyu görüp de “bir sorun yok” demek mümkün değil.

Bugün birçok aile, kumar ve özellikle bahis bağımlılığı yüzünden dağılıyor. Borç batağına sürüklenen insanlar, psikolojik çöküntü yaşayan gençler, okuldan kopan çocuklar… Kumar sadece parayı değil, umutları, hayalleri ve geleceği de alıp götürüyor. En acı tarafı ise bunun artık neredeyse normalleştirilmeye çalışılması. Televizyonda, internette, sosyal medyada sürekli karşımıza çıkan bahis reklamları, bu işin masum bir eğlence olduğu algısını bilinçli şekilde körüklüyor.

Bu nedenle hükümetin bahis reklamlarına yönelik yasak hazırlığını önemsiyorum. Alkol ve sigarada olduğu gibi bahis reklamlarının da yasaklanacak olması, doğru yönde atılmış bir adım. Özellikle reşit olmayan bireylerin bu reklamlara maruz kalmasının önüne geçilmesi, gecikmiş ama gerekli bir hamle. Adalet, İçişleri ile Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlıklarının bu konuda teknik çalışma yürütmesi de meselenin ciddiyetle ele alındığını gösteriyor.

Ancak şunu açıkça söylemek gerekiyor: Bu adım tek başına yeterli değil. Hatta sorunun büyüklüğü düşünüldüğünde, oldukça yetersiz.

Reklam yasağı, buzdağının sadece görünen kısmı. Asıl sorun, kaçak bahis siteleri. Bugün yasal olmayan yüzlerce, hatta binlerce site, Türkiye’deki kullanıcılara rahatlıkla hizmet veriyor. Alan adları kapatılıyor, ertesi gün yenisi açılıyor. Sosyal medya üzerinden linkler dolaşıma sokuluyor, mesajlaşma uygulamaları üzerinden davetler gönderiliyor. Reklam yasağı varken bile bu siteler zaten kendi reklam ağlarını kurmuş durumda.

Daha da vahimi, bu sistemin içine çocuklar çok erken yaşta çekiliyor. 15-18 yaş arasındaki çocukların bahse erişiminin engellenmesine yönelik düzenleme elbette önemli. Ancak bugünkü dijital dünyada yaş sınırı koymanın tek başına bir anlamı yok. Kimlik doğrulama mekanizmaları yetersizse, denetim zayıfsa, çocukların bu sitelere girmesini fiilen engellemek mümkün olmuyor.

Burada devletin daha sert ve kapsamlı bir mücadele ortaya koyması gerekiyor. Sadece yasak koyarak değil, teknolojik altyapıyı güçlendirerek, finansal akışları keserek, caydırıcı cezalar uygulayarak bu işin üzerine gidilmeli. Kaçak bahis sitelerine para transferi yapan sistemler mercek altına alınmalı. Bankalar, ödeme kuruluşları ve dijital cüzdanlar bu konuda daha etkin denetlenmeli. Paranın izini kaybettirdiğiniz sürece, bu bataklığı kurutamazsınız.

Öte yandan mesele sadece hukuki ve teknik bir mesele de değil. Kumar bağımlılığı, aynı zamanda ciddi bir toplumsal ve psikolojik sorun. Bu bağımlılıkla mücadele eden insanlara yönelik destek mekanizmaları yetersiz. Tedavi merkezleri, danışmanlık hizmetleri, ailelere yönelik rehberlik çalışmaları artırılmalı. Kumar bağımlısı bireyi sadece “suçlu” olarak görmek, sorunu çözmüyor; aksine derinleştiriyor.

Bir başka önemli başlık da eğitim. Çocuklara ve gençlere çok erken yaşlardan itibaren bu tür bağımlılıkların ne olduğu, nasıl başladığı ve nasıl yıkıcı sonuçlar doğurduğu anlatılmalı. Okullarda, rehberlik hizmetleri aracılığıyla bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Aileler de bu sürecin dışında bırakılmamalı. Çünkü çoğu zaman anne babalar, çocuklarının neyle karşı karşıya olduğunun farkına bile varamıyor.

Bahis reklamlarının yasaklanması, “devlet bu işi ciddiye alıyor” mesajı açısından önemli. Ama bu mesajın altının dolması şart. Aksi halde birkaç ay sonra yine aynı manzaraları konuşur, yine aynı mağduriyetleri yazar çizeriz. Sorun ertelenmiş olur ama çözülmüş olmaz.

Kumar bağımlılığıyla mücadele, kararlı, uzun soluklu ve çok yönlü bir politika gerektiriyor. Yasal düzenleme, denetim, eğitim, sosyal destek ve teknolojik mücadele birlikte yürütülmediği sürece başarı sağlamak mümkün değil. Bir toplumun geleceğini, çocuklarını ve gençlerini korumak istiyorsak, bu meseleye “yarım adımlar”la değil, köklü çözümlerle yaklaşmak zorundayız.

Aksi halde kaybedilen sadece paralar olmaz; kaybedilen hayatlar olur.