Sağlıklı bir toplumdan söz edebilmek için o toplumun barış ve huzur içerisinde yaşaması gerekir. Toplumsal barışın denge kıstasları vardır. Kıstasların işlerliği oranında o toplumun barış ve huzuru söz konusudur. Toplumsal yaşayışın düzenli işleyişinde sosyal, ekonomik, tarihi, kültürel ve dinsel değerler önemli rol oynar. Toplumsal değerlerin başında ticari ilişkiler, ahlaki müeyyideler, ailevi bağlar ve toplumsal iletişim gelir. Doğru anlamak ve doğru anlatmak iletişimin ana temelidir.

Toplumsal iletişim hiç de hafife alınamayacak bir değerdir. Toplumsal iletişim yanlış ya da kopuk işlediğinde vay o toplumun hâline! Bireyler arası iletişimi koparan faktörlerin başında dedikodular, yerli yersiz çekiştirmeler, laf taşımalar, bilip bilmeden senaryo üretmeler, yalan, iftira ve gıybet gibi pek çok ruhi hastalıkların debermesi gelir. Ne yazık ki günümüzde tedavisi en elzem hastalıklarının başında bu illetler gelmektedir. Bu ruhi hastalıklar tedavi edilmedikçe toplumda eşler arası ayrılıklar, komşuluk ilişkilerinde ters bakışlar, akraba kavgaları vb. pek çok dertler topumun bağrında derin yaralar açacaktır.

Toplumsal barış ve huzur için toplumu ayakta tutan değerlerin yaşatılmasında bazı hassasiyetler vardır. Bir toplumda yalan, iftira, gıybet, su-i zan, dedikodu, gammazlık itibar görüyorsa heyhat o toplumun hâline! Bir toplumda yalan, iftira, gıybet, su-i zan, dedikodu, gammazlık meziyet hâlini almışsa o toplumda barış ve huzur nasıl sağlanabilir?

Hangi olayın tarihi boyutunu eşelerseniz eşeleyin dinsel tarihte ibret veren hadiselerle karşılaşırsınız. Bu cümlemi önemli bir örnek ile canlandıracağım. Günümüze bakıldığında ailede, komşuluk ilişkilerinde, yakın çevrelerde, akrabalık düzeyinde, kardeşler arasında daha ötesi baba ile oğul, oğul ile anne arsında pek çok anlaşmazlık ile karşı karşıya kalınıyor. Kaynayan bu fitne kazanlarının altı sağdan soldan fesatçı ve fitneci kötü insancıklar tarafından ateşlenmese inanın o kazanların altındaki ateşler alevlenmez. O pis kazanlarda yürekler yanmaz. Akıllı olanlar bu tür gazlamalar karşısında başlarındaki sıkıntıları sükûnet ve sabırla aşabiliyorlar. Sıkıntıları aşmasını beceremeyenler ise çeşitli kavgalar, ölümlü olaylar vs. pek çok adli vakıalar yaşıyorlar.

Bir toplumda aklıselimler olmasa kan gövdeyi götürür. Çünkü art niyetli hainlerin bütün uğraşısı toplumda huzursuzluk çıkartıp toplum barışını bozmaya çalışmaktır. Aklıselim insanları kutluyorum. Sözüm, zavallı insancıklara… İnanın kim fitne ve fesat çıkarmaya uğraşıyorsa o insancık bir zavallıdır. Hastadır, acilen tedavisi gerekir. Bu tip insancıklar önce kendisinin sonra da toplumun başına belâdır. 

Bir kısım insanlar yeterince bilip bilmediği ve gereğince ilgisinin olup olmadığı konularda yargılama yapıyorlar. Bu tipler kendilerini bazen hâkim ve bazen de savcı yerine koyuyorlar. Olur olmaz şekilde insanları toplum önünde yargılıyorlar. Yargılama sadece ve sadece yargı mercilerine aittir. Bazıları üzerlerine vazife olmadan kişi ya da olaylar hakkında yorum yapıyorlar. Bu tür yorumlar insani bağların kopmasına sebep olur. Yukarıda dikkat çektiğim cümle ile alakalı açıklık getirmek istiyorum. Hz. Davut, zamanında iki kardeşten küçük kardeş Hz. Davut’a abisini şikâyet eder:

-Bizim yüz koyunumuz vardı. Abim doksan dokuzunu aldı. Bana haksızlık yaptı. Sadece bana bir tanesini verdi.  Deyince, Hz. Davut:

-Evet, ağabeyin sana haksızlık yapmış. Dediğinde, Cenabı- Mevla’dan Hz. Davut’a uyarı gelir:

-Ey Davut, bir daha tek taraflı dinlemek ile karar verirsen seni peygamberlik defterinden silerim. Buyuruyor. Ey gafil ve cahil insancık, senin yaptığın yersiz yargılama sonucu Allah’ın seni nereden ve nerelerden sileceğini iyi düşün.

Ey fitne ve fesat güruhları, toplumsal barış ve huzuru nasıl bozduğunuzun farkında mısınız? Toplumsal barış ve huzuru zedelemeniz nedeniyle bir gün ilahi adaletin yakanızdan yapışacağını unutmayın! Ben, Müslümanım diyen elini vicdanına koymaz mı? Adaletten korkmaz mı?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!