Sınıflardan, annelerimizin yaptığı böreklerin, bahçelerden toplanan meyvelerin mis gibi yayıldığı bir hafta. Öğrencilerin yüzünde paylaşmanın mutluluğu. Sıraları birleştirip hep birlikte yemenin ve sohbetin tadına vardığımız mis kokulu sınıflarda Yerli Malı Haftasını kutlamak, hepimizin en güzel okul anılarındandır.

Yerli malı haftası denildiğinde hepimizin aklında canlanan cümle, Yerli malı, yurdun malı; her Türk onu kullanmalı, aynı anılar ve paylaşmanın mutluluğu olur aslında. Yerli Malı Haftası, sadece bir etkinlik değil, çocuk yüreğine işlenen paylaşma kültürüydü. Çantalarımız meyvelerle, kuruyemişlerle dolar; hep birlikte uzun masalar kurar, getirdiğimiz her şeyi bir sofrada birleştirirdik. Bu kalabalık, samimi sofraların verdiği mutluluğu bugün bile hatırlarız.

Bugün ise Yerli Malı Haftası aynı ruhu taşısa da kutlanış biçimi zamanla değişti. Artık sınıflar eski günlerdeki gibi meyve şölenlerine sahne olmuyor; onun yerine sunumlar, araştırma projeleri, yerli üretim üzerine dijital içerikler hazırlayan öğrenciler görüyoruz. Çocuklar yalnızca yerli ürünleri tatmakla kalmıyor; ekonomiden sürdürülebilirliğe, üretim zincirinden tarımsal kalkınmaya kadar çok daha geniş bir çerçevede yerli malının önemini anlıyor. Eskiyle bugünü karşılaştırdığımızda belki o samimi sofraların yerini hiçbir şey tutmuyor; fakat bugünün çocuklarının bilgiyle güçleniyor olması da geleceğe dair umut veriyor.

Eskişehir, yerli malının tam anlamıyla vücut bulduğu bir şehir. Met helvası ustasının elinde sabırla çekilirken, lületaşı sadece toprağın altından çıkan bir maden değil, dünyaya yayılan bir sanat haline geliyor. Çibörek ve kuzu çevirme, şehrin köklü mutfak geleneğini yaşatırken; Sivrihisar’ın dut pekmezi, Mihalıççık’ın iri taneli cevizi Anadolu’nun bereketini sofralara taşıyor. Bu ürünler yalnızca birer lezzet değil; üreticinin emeğini, Eskişehir’in toprağını, kültürünü ve dayanışma ruhunu temsil ediyor. Yerli üreticiyi yaşatmak, şehrin bu zenginliğini geleceğe taşımak anlamına geliyor.

Yerli malının bugün taşıdığı anlam ise geçmişten çok daha derin. Küreselleşmenin hızlandığı bu çağda yerli üretimi desteklemek sadece nostaljik bir ritüel değil, ekonomik bir gereklilik haline geldi. Yerli ürün kullanmak; üreticiyi güçlendiriyor, istihdam yaratıyor, döviz kaybını azaltıyor, kültürü yaşatıyor ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının temellerini oluşturuyor. Artık çocuklara yerli malını öğretirken sadece “yerli meyve tüketmek” yeterli değil; üretimin nasıl yapıldığını, yerli markaların neden desteklenmesi gerektiğini, sürdürülebilir tarımın neden hayati olduğunu anlatmak gerekiyor.

Eskiden Yerli Malı Haftası deyince aklımıza paylaşım dolu o sınıf sofraları, renkli afişler, şiirler, piyesler gelirdi. Bugün ise okullarda yerli üreticiler davet ediliyor, öğrenciler araştırmalar yapıyor, proje sunumları hazırlıyor ve yerel ürünlerin hikâyelerini öğreniyor. Yöntemler değişmiş olsa da amaç değişmiyor: Üretimin değerini bilmek ve yerli olana sahip çıkmak.

Sonuç olarak Yerli Malı Haftası, yalnızca bir haftalık bir kutlama değil; bir bilinç meselesidir. Eskişehir’in bereketini sofralarımıza taşımak, yerel üreticiyi desteklemek ve yeni nesillere bilinç kazandırmak hepimizin sorumluluğu. Yerli malı, bizim kültürümüzün, emeğimizin, kimliğimizin yansımasıdır. Unutmayalım ki toprağına sahip çıkan bir toplum, geleceğine de sahip çıkar.

Bu hafta, alışverişlerimizde yerli üreticinin emeğine yer açalım; sofralarımızı Eskişehir’in güzel ürünleriyle donatalım. Çünkü biliriz ki: Yerli malı yurdun malı… Herkes onu kullanmalı.