Sürç-ü lisan ile nakıs ifade zuhur edince maksadın hâsılında sıkıntı çıktı. Doğru olan sürç-ü lisan ile ifade de nakıslık olmamasıdır. Sürç-ü lisan ile ifade noksanlığı hata mıdır? Evet! Bir hatadır. En azından iletişim ağında parazitlere sebebiyet verir. Parazitler maksadın anlaşılmasına mani olurlar.

 

Hatasızlık, eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a mahsustur. Ondan gayri herkes her an hata yapabilir. Hata, kulluğun özelliğidir. Kul olma şerefini “idrak” aklın işidir. Allah’tan gayri her şey zıddı ile kaimdir.

 

On beş gün önce YUNUSÇA köşemde yazdığım “ÇEVİK HOCA DA HAKKA YÜRÜDÜ” başlıklı yazımda: Merhum Çevik Hoca rahatsızlanmadan önce karşılaşıp görüşürdük. Görüştüğümüzde o bizden, biz de kendisinden hoşnut ayrılırdık. Hakkım geçmişse ben, kendisine hakkımı helâl ediyorum. Ebu Hureyre’den rivayetle Peygamberimiz bir hadisinde: “Allah, kıyamet günü Hz. Âdem’e:

 

-Ey Âdem, benim kullarım ve senin de neslin olan insanlar arasında seni hakem olarak atadım. Git terazinin başında dur. Zerre kadar da olsa iyiliği kötülüğüne üstün olanları cennete gönder. Böylece herkes, benim haksızlık etmediğimi görsün. Zalim olanlar da cezalarını çekip benim adaletimi anlasınlar. Buyuruyor... Allah’ın rahmeti üzerine olsun! Demeyi arzu ederken “sevleme” kaynaklı, Ebu Hureyre’den rivayetle: Hz. Peygamber, kıyamet günü Hz. Âdem’e… şeklinde oluşan ifadeden dolayı ilk önce Allah’ın affını ve sonra Hz. Resul ile zamanı meşgul edilen insanların helalliğini talep ediyorum. 

 

Gelelim meselenin öbür yüzüne. Ali Ay Hoca’yı kutlarım. 80’inde bir insanın dikkat ve hassasiyetine “Maşallah” demeyi kendime borç bildim. Öğretmen deyip geçmeyin! Öğretmen bir de eğitimci olursa işte o zaman etrafa ışık saçan bir değer oluyor. Ali Ay Hoca’nın muallimliği yanında müellif oluşuna dikkat çekmek isterim. Ali Hoca’mın bu tavrı bir yazının nasıl okunması gerektiği konusunda gençliğe örnek olmalı. Ali Ay Hoca, orta ve lise öğrenciliğimde birkaç ders yılı öğretmenim olmuştu. Kendisine sağlıklı ömür dilerim.

 

Bu aşamada hata mevzuunu biraz açalım. Hz. Yunus, hatası nedeniyle balığın karnında bir süre hapsedildi. Hz. Âdem ile Hz. Havva hatalarından dolayı cennetten tart edildiler. Ama Allah’ın öfkesinden korkarken affından da ümit kesmediler. Kulluğa devam dediler. Allah’ın af ve lütfuna mazhar oldular.

 

Dini terminolojide suç, günahla ifade ediliyor. Günahların dereceleri vardır. Haram olanlar, mekruh olanlar gibi. Ağırlık bağlamında haramla mekruhu aynı kefeye koymak da günah olur.  Allah’ın af edeceği günahlar olduğu gibi af etmeyeceği günahlar da vardır. Şirk cinsinden günahlar ile iffetli bir kadına atılan zina iftirası af edilmeyecek suçlardır.

 

Şeytan’ın günahı farklı idi. Onun günahı, Âdem’e hasetliğinden inadım inat dediği için Allah’ın lanetine duçar oldu. Duam şudur ki; Allah, insanı haset, inat, gaflet ve cehaletin şerrinden korusun! Suçlar bir hatadan ve bir de kasıttan meydana gelir. Kastın cezası ağırdır. Kasıt insanı isyana, isyan ise şirke götürür. Hucurât suresi ayet 12 ile 13’de Allah:

 

-Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.  Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir…

 

Ey insanlar! Şüphe yok ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” buyuruyor. Gıybete sebep hasettir. Kişi, haset ettiğinin gıybetini yapar.

 

Hâl böyle olunca, yukarıda zikrettiğim ayette: “…Zannın birçoğundan sakının…” ikazı yapılıyor. Burada sakınılması istenen zan, zanlardan “Su-i zan” dır. Hoş görülebilen zan ise “Hüsn-ü zan” dır. Müslüman, su-i zan yapamaz. Aksi vaziyette iman kalesinin surlarında “zan” nispetince gedik açılmış olur. 

 

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!