Son depremler malum!..

Tam üç hafta doluyor bugün. Kahraman Maraş merkezli ama yüzlerce kilometre uzunluğunda 10 ilimizi, onlarca ilçe merkezi ve köylerini etkileyen büyük deprem

Dün itibariyle 44 bini aşkın canımızı kaybettiğimiz, 100 bini çok geçen yaralı ve de kimi illerimizi, ilçelerimizi adeta “haritadan silen” büyüklükteki deprem. Yine dün itibariyle deprem haritalarında görünmeyen(örneğin Konya) Niğde ve 10 il dışında kalan bazı illerde  4 veya 5 büyüklüğünde depremlerle sarsıldığımız bir süreç yaşanmakta.

Özetle maddi ve manevi kayıplarımız çok büyük.


***


Bunları yaşarken Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Can Ayday’dan bir açıklama;

“-Eskişehir’in dört bir yanı aktif faylarla sarılı.”

Zaman zaman, genellikle de büyük küçük bu tipten depremler sonrasında ilimizde olası deprem riskleri konusunda açıklamalarına tanık olduğumuz Can Ayday dostumuzun açıklaması, nedense bu kez biraz gecikmeli oldu, 15 gün kadar sonraaçıkladı görüşlerini..

Arkadaşlarımızın yukarıda ifadesini bulan başlıkla verdiği açıklamadan tedirginlik duymamak olanaksızdı. Zira bu süreçte sıkça karşılaştığımız Türkiye haritası üzerinde koyu kırmızıyla boyalı ana fay hatlarını adeta ezberlemiştik. Haritada Eskişehir’i bulmaya çalışarak, ilimizin “sarboyalı” alanda kaldığını görüp, ister istemez “teselli bulma” derdindeydik ki;

-Ayday’ın, “canlı faylarla sarılı olduğumuzu” anlatan görüşleri bizlerde tedirginlik yaratmadı değil...




Hatırladığımız tek deprem ve hissettiklerimiz.

Bizim kuşağın hatırladığı bir deprem oldu Eskişehir’de. Ayday ve Erhan Altunel’in de hatırlattığı gibi;

-1956 Çukurhisar depremi!..

Merkez üs olarak açıklanan ve en fazla yıkım Çukurhisar köyünde olduğu için böyle adlandırılan Eskişehir depremi, hemen 20 kilometre doğusunda yer alan il merkezinde de hissedilmiş, çift haneli rakamlarla ifade edilecek sayıda tek katlı ahşap ev yıkılmıştı.

-Sonuçta, üç ya da dört can kaybı.

Bir şeyi daha hatırlarız, yıkıntının büyük olduğu Çukurhisar’da 50 kadar deprem evinin yapıldığını. O zaman kadar hatta ondan 50 yıl öncesine kadar deprem yaşamamış şehrimiz.

-Yaşamamış da hiç mi deprem hissetmemiş mi?.

Hissetmez olur mu!. 1967 Mayıs ayındaki Adapazarı Depremi örneğin. O gün Ankara’dan dönüş için biletimi almış, Gençlik Parkı’nda çay içiyorum. Başım dönmüş, önümdeki 4 ayaklı sehpa da sallanır gibi olmuştu. Otobüsün radyosundaki anonstan duymuştum Adapazarı’nda deprem olduğunu. Geldiğimde Sabri Beyin fırınının yanındaki Şuşut’ın vitrin çamları patlamış, temizleniyor. İki gün sonra (Orduevi binasının yarısı o tarihte iş merkezi olarak kullanılıyor) Tercüman Bürosuna çıkarken merdivenlerinden duvarın 4 parmak kadar açıldığını görüyorum. Sonradan öğrendiğime göre binayı yapan Alman firma gelmiş incelemeye. “Korkulacak bir şey yok, bina şimdi oturmuş” deyip gitmişler.

Başka hasar yok!



Sonrası Gediz depremi ve…

Bir sonraki 1969 Gediz Depremi. Annem ile Amcamızdan dönüyoruz. Büyük Postanenin tam karşısında büyük bir çınar ağacından tüneyen kuşlar havalandı. Bir süre gidince bende yine başdönmesi ve koluna girdiğim annemden iki-üç adım geride kalış. Reşadiye’den Atatürk Caddesi’ne sapınca gördük ki, çok katlı binalardan fırlayanlar, yorgan yatak stat gişelerinin önünde!..

Sonuncu etkileniş biliniyor. 17 Ağustos 1999 tarihinde. Kimilerine göre gölcük,  kimilerince Yalova ve İzmit olarak adlandırılan, buraların ötesinde İstanbul’da da büyük yıkımlara neden olan deprem. Burada 10’u aşkın can kaybı var ama, Maraş depreminde de sıkça karşılaştığımız gibi “Kolon Kesme” nedeniyle Sivrihisar Caddesindeki bir büyük çöküntü nedeniyle…


***


Yukarıda ismini zikrettiğim Erhan Altunel var. Kendisi Osmangazi Üniversitesi Jeoloji bölüm başkanı Profesör. Yazıyı hazırlarken Onun da Fatma Tokay ile gerçekleştirdikleri bir araştırmaya rastladım. Konu Eskişehir’deki fay hatlarıyla ilgili. Özellikle İnönü hattı üzerinde yapılan bir çalışma.

Prof. Dr. Altunel’in bu çalışmasına önümüzdeki yazıda yer verecek, ayrıca kişisel görüşlerimi ekleyeceğim.