“Bize hiçbir kimse varlık ve bekamız için önderlik edemez, bize ders veremez. Bizi uyarmak gibi gayretkeşlik gösterilmesine ihtiyacımız yoktur. Kıbrıs Türkü bütün bunları öğreneli seneler olmuştur. Şeref ve haysiyetini müdafaa ve muhafaza etmesini kendine öğreten yine kendisi olmuştur”
Dr. Fazıl KÜÇÜK / 1966

                                                                                                                                            

                İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliği Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş nedeniyle adeta sarkaca dönmüş veya diğer bir söylemle Mehteran yürüyüşüne dönüşmüş durumdadır. Bunlar yaşanırken Finlandiya parlamentosu NATO üyeliği konusunu onayladı. Ayrıca Finlandiya’nın Rusya sınırındaki İmatra kapısına tel örgü çekmeye başladığı haber veriliyor. Bu bölgede yapılan çalışmalarının pilot bölge uygulaması olduğu belirtiliyor. Diğer yandan İsveç Hükümetine Türkiye’nin üyelik koşuluna ilişkin tutumu biliniyor. Ülkelerinde barındırdıkları terör örgütü üyeleri için gereğini yapmaları isteğini unu ipe sermek için uğraş verdikleri gerçeği ile yüzleşiyoruz.

                Savaşların önündeki en büyük engelin genele bakıldığında ülke liderlerinin yarışı olduğunu kaydetmek gerekiyor. Bölgede yaşanan çatışmaların giderek Amerika – Rusya Savaşına doğru gidildiğini gösteriyor. Savaşın bugüne değin kazananının olmadığını yineliyoruz. Kazananının yalnızca silah üreticileri olduğu gerçeği ortadadır. Amerika ile Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya silah satabilmek için olağanüstü çaba harcadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu desteği verirlerken Rusya’yı ekonomik olarak çökertmeyi amaçladıkları ise ayrı bir gerçek olsa gerek.

                Fransız Senatosu yapacakları fazladan işleri olmadığından olacak geçtiğimiz günlerde Osmanlı İmparatorluğunun Asuri ve Keldani’lere soykırım yaptığına ilişkin karar aldı. Alınan bu karara Fransa Hükümetinin karşı çıktığı duyuruluyor. Alınmış olan bu kararla “1915 – 1918 yılları arasında Osmanlı Makamları tarafından 250 binden fazla Asuri ve Keldani’ye  yönelik kitlesel imhayı gerçekleştirerek kültürel mirasının ortadan kaldırılmasının soykırım olarak açıkça kınanması isteniyor.

                Buna koşut her yıl 24 Nisan gününün Ermeni soykırımının ve Asuri ve Keldani soykırımını da anma günü olarak ilan edilmesi çağrısında bulunuluyor. Savaşların ve kırımların yaşandığı günlerden  geçtiğimiz bu günlerde alınan karar Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü özdeyişi ile bire bir örtüşen durumdur. Alınmış olan bu kararın kim veya kimlerin, hangi ülkelerin işine yarayacağının da açıklanması gerekiyor. Yine de bu baylara anımsatmak istiyoruz ki geride kalmış bu kırımları gündeme taşımanın yeni düşmanlıkların yolunu açmakla kalmayacağı gibi silah üreticilerinin daha fazla kâr etmelerinin de yolunu açabilir. Bunu yapanların biraz olsun geriye dönüp bakmalarını öneriyoruz.

                Avrupa Savunma Ajansı EDA’nın Genel Müdürü Jiri Sadivy yaptığı açıklamasında Güney Kıbrıs’ın Avrupa Savunmasının ana bacağını oluşturan NATO’ya üye olmamasına karşın aktif EDA üyesi olarak Avrupa’nın Savunmasında önemli rol oynayabileceğini söylüyordu. Güneydeki yönetimin uzun yıllardır NATO’ya üye olabilmek çabasında olduğu biliniyor. Buna karşın AKEL’in üyeliğin önündeki engel olarak biliniyordu. Bu kadar güçlü desteğe sahip olan karşımızdaki unsurun açıkladıkları parlak sözlere karşın masaya kerhen oturacağının bilinmesi gerekiyor.

                Karşımızdaki unsurun AB üyelik sürecinin benzeri yeni uygulaması ile karşı karşıya mı kalacağız? Konuya en kısa sürede adada çözümün olabilmesinin önüne yeni konular eklenerek uzlaşmazlık tetikleniyor. Kıbrıs Türkleri olarak bizler her zaman  ONURLU BARIŞ VE ÇÖZÜMDEN yana olduğumuzu bütün dünya kamuoyuna anlatmamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız.








 

Ahmet GÖKSAN
[email protected]