Siyaset zor zanaat. Çünkü çok önemli ve hassas bir uğraş. Özveri ister , fedakarlık ister. Gönül işidir. Bir sevdadır , tutkudur… Hele bir de Türkiye’de  yapıyorsanız siyaseti aynı  zamanda da , bir o kadar da iddialı olmanız lazım.

            Çok geniş olmanız gerekir. Eleştirilere açık , tahammül sınırları gelişmiş ,  dinlemesini bilen , empati yapabilen , önce ben değil , önce millet diyebilen özelliklere sahip olması esastır siyaset ile uğraşan kişinin.

            Siyasette vermenin birinci sırada , almanın ise son sıralarda olduğunu bilmelidir siyasetçi.

            Ve tabii ki en önemlisi başarısız olduğunda çekip gitmesini bilmesi gerekir siyasetçinin.

            Buraya kadar yazdığım özellikler , ortalama bir siyasi kişiliğin sahip olması gereken , ya da biz vatandaşlar olarak safıyane duygularla öyle olmaları gerektiğini düşündüğümüz birkaç özellikti…

            Gönül ister ki , yukarıda saydığım doğru davranış şekillerinin bir çoğuna Türk siyaseti içerisindeki aktörlerin de sahip olması.

            Ama nerdeee….!

            1946 Genel seçimleri ile birlikte çok partili ilk seçime geçtiğimiz günlerden , günümüze kadar olan zaman dilimine pek çok siyasi parti ve o siyasi partilerin bir çok değerli siyasi karakterleri , Türk siyasi tarihine kimisi altın harflerle ismini yazdırdığı gibi , kimisinin de esamesi bile okunmadan silinip gitmiştir.

            Bu siyasi karakterleri  buraya  yazmaya  kalksak buradan Ağrı’ya kadar yol olurdu.

            Ama biz yine de gerek kıvrak zekaları ile , gerekse de yaptıkları gaflarla hafızalarımıza kazınan birkaç önemli isimden bahsetmeden geçmeyelim.

           

Kırk yıla yakın siyasi hayatı ile basına en fazla malzeme  veren liderlerin başında Süleyman DEMİREL gelmektedir.

Alın size rahmetli Demirel’den birkaç güzelleme;

“Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir...”

Çaya yapılan zamlardan sonra soru soran muhabirlere , Demirel’in verdiği yanıt ;

“Çay'a yapılan zam değildir. Kalite ayarlaması yapıldı. Çayın kalitesi yükseltildi…”

MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) ile ilgili soru soran gazetecilere ;

“MİT gizlisaklı işler yapan bir teşkilat değildir…”

Ecevit’in elini sıktığı zaman gazetecilerin sorularına karşılık ;

“Ya neresini sıksaydım…”

Türk siyasi tarihinin ilk kadın Başbakan’ı unvanını alan Tansu ÇİLLER’in siyasi gafları da öyle yenilip yutulacak cinsten söylemler değildi…

“Sekiz yıl Özal’a verdiniz , onun iki yılını ananıza verin , o zaman Bakın görün Türkiye nasıl şahlanır…”

Yapmış olduğu bir mitingde halka seslenirken ;

“Mübarek kurban şeker bayramınız kutlu olsun…”

Sivas’ta yaptığı bir miting konuşmasında Sivas’ın il olduğunu unutarak;

“Bu bacınız sizi il yapsın mı..?”

MHP lideri Sayın Bahçeli’nin ise akıllarda kalan ve okudukça  yüzümüzde tatlı bir tebessüm oluşmasını sağlayan şu sözleri halen dün gibi hafızalarımızda ;

“2009'u yazarken de iki sıfır var. Soldaki sıfır ikinin yanında. Attınız. 2. sağdaki sıfır 9'un yanında. Attınız. Kaldı mı dokuz.? İki ile dokuz yan yana 29. İki ile 9'u toplayın 11. 29 artı 11 kırk yapar! İşte size Milliyetçi Hareket Partisinin kırkıncı yılı…”

Yukarıda yakın siyasi tarihimizden bazı siyasetçilerimizin yapmış olduğu gaflardan örnekler sundum. Bir çoğu bildiğimiz gaflar. Ancak her seferinde okuduğumuzda yüzümüzde tatlı bir tebessüm beliriveriyor. Ne kadar da masumca .

Gelelim günümüze, hemen birkaç gün öncesine.

Yaklaşık bir hafta kadar önce, Şanlıurfa, Adıyaman ve çevresinde yoğun yağışlardan dolayı meydana gelen sel felaketi neticesinde 18 vatandaşımız hayatlarını kaybettiler.

Aynı deprem felaketinde olduğu gibi sorumluların zamanında almaları gerekip de almadıkları bazı önlemlerden ve ihmallerden dolayı vatandaşlarımız maalesef göz göre göre hayatlarını kaybettiler.

Sorumluların en başında gelenlerden birisi olan Tarım ve Orman Bakanı Kirişçi katıldığı televizyon programında akıllara durgunluk veren şaka gibi bir açıklamada bulunarak;

Sel felaketi canlarımızı aldı ama diğer taraftan toprak da suya kavuştu. Atatürk Barajı’nda su 300 bin metreküp arttı. Bu önemli bir şey” dedi.

Vahit KİRİŞÇİ’nin sarf ettiği  bu sözcüklere   “GAF”  demek en iyi hali ile “GAF” kelimesine büyük bir hakaret olur.

Biz , Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan yurttaşlar , nasıl yukarıda örneklerle  verdiğim bazı siyasi figürleri , yapmış oldukları iyi niyetli masumane gaflarıyla  dahi halen saygı ile hatırlayıp hafızamızdaki yerlerini bütün sıcaklığı ile muhafaza ediyorsak , enkaz altında ya da taşan suların , derelerin  önünde duramayıp hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızdan birer istatistik gibi bahseden siyasileri ise unutmak için elimizden geleni yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Toprağın suya , biz seçmenlerin de kaliteli , liyakat sahibi siyasetçilere kavuşabilmesi dileği ile…..