Yarınlar, nitelikli insanlarındır. Toplumları geleceğe hazırlayan nitelikli insanlardır. Nitelikli insanları da öğretmenler yetiştirirler. Öğretim denilince, akla ilk gelen öğretmendir. Öğretime ve öğretmenine önem vermeyen toplumlar bahtiyar olamadıkları gibi payidar olacakları yapılarını da kuramazlar.

 

Toplumsal kalkınmışlık öğretimle öne çıkar. Öğretim ve öğretmenine değer vermeyen toplumlarda cehalet ve gaflet “vahşet” hâlidir. Bir toplum öğretmene gereken değer verilmedikçe başarısızlıklar peş peşe gelir. Bedbaht güruhlar türer. Bedbahtların cehalet ve gafletleriyle hüküm sürdüğü toplumlar çıkmaz sokaklarda kaybolup gitmeye mahkûmdur. Misalen, Neml suresinde: “Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyor ıslaha çalışmıyorlardı… Onlar bir tuzak kurdular. Fark edemedikleri bir tuzağı da Allah, onlara kurdu… Bak, tuzaklarının sonucunda ne oldu? Biz, onları ve kavimlerini top yekûn helak ettik… Zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri bilenler için birer ibrettir.” Allah’ın tuzak kurması burada mecazi anlamdadır. O çete güruhu ise, Hz. Salih ve mucizevi devesine tuzak kurmuşlardı.      

 

Dünyanın gidişatına çığır açtıklarını zanneden bedbahtlar, basiret ve feraset bağlamında toplumsal aklın merkezinde birer kanserli ur gibi dururlar. Bunlar bilim ve ilmin akli köstekleridir. İslam Peygamber’inin şu: “Bugünü, düne eşit olan ziyandadır.”  nebevi buyruğu, aklıselim kafaları aydınlatmaya kifayet eder. Bu düsturu değerlendirme zorluğu çeken akla “insaf” ayarı gerekir. Ankebut ve Rum surelerinde Allah: “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve bir oyundan ibarettir. Gerçek hayat yurdu, ahiret âlemidir. Bunun bilinmesi gerekirdi… Onlar, ancak dünya hayatının dış yönünü bilirler. Ahiret bilgisinden tamamen gafildirler.” buyuruyor.  İnsan hayatına hangi zaviyeden bakılırsa bakılsın dipten doruğa eğitim ve öğretim durumu göze çarpar. Sosyal hayatın etkinliği öğretimle orantılıdır. Önemli olan, geleceğe kaliteli insan yetiştirmektir. Eğitim ve öğretim adına bazı sınavlardaki sıfırcı öğrencilerin çokluğu hazin değil midir? Toplumsa huzur, güven, barış ve hoşgörü ortamlarının sağlıklı işleyişi nitelikli öğretmene bağlılığı ağırlıklıdır. İnsana kişilik ve kalite kazandıran, öğretmendir. Teknolojiden tarıma, ticaretten siyasal sahaya istenilen insan gücünü yetiştiren elbet öğretmendir.

 

Toplumsal eğitim, öğretim, istiklal ve istikbal için huzur, güven, barış ile hoşgörü ortamının sağlanasına yönelik Yunus ve Rahman suresinde Allah: “İnsanı yarattı. Kur’an-ı öğretti. Düşünüp ders çıkarması için beyanı öğretti. Güneş ve aya bir hesap dâhilinde hareket verdi. Göğü yükseltip ölçü koydu… Güneş ve ayı bir ışık kaynağı kılan ve onlara yılların sayısı ile hesabının bilinmesi için menziller tayin etti… Bütün nebatat Rabbine boyun eğdi. Teraziyi eksik tartmayın. Tartıyı adaletle yapın. Ölçüde haddi aşmayın.” ilahi bildirgesi ile Bakara suresinde de: “Allah, meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediğinde, onlar “Orada bozgunculuk yaparak kan dökecekleri mi yaratacaksın? Biz, sana sürekli hamdederek daim takdis ediyoruz.” demişlerdi.  Allah’ta ben, sizin bilmediğinizi bilirim… Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti.  Sonra onları, meleklere göstererek, doğru söyleyenler iseniz bana, bunların isimlerini bildirin… Melekler: “Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederiz. Senin, bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Hakkıyla her şeyi bilen ve yapan sensin… Allah, şöyle buyurdu: “Ey âdem, onlara, bunların isimlerini öğret. Âdem, varlıkların isimlerini onlara söyleyince Allah: “Göklerin ve yerlerin gaybını ancak ben bilirim… Meleklere, Âdem’e saygı ile eğilin demiştik de, İblis hariç bütün melekler, onun önünde saygı ile eğilmişlerdi.” buyurdu. İlahi bildirgeye göre varlıkların en değerlisi öğrenen ve öğretendir.

 

İnsan, öğrendikleri ve öğrettikleri nispetinde ilahi mercide değer kazanır. Meleklere karşı Mevla, yeryüzünde temsilcisi olarak yarattığı insanın öğrenip öğrendikleriyle iftihar ediyor. İnsan hayatını yazının bulunmasından sonra ikincil olarak doğrudan etkileyen olay Sanayi Devrimidir. Sanayi Devrimi, bir nevi hayatın mihenk taşıdır. Sanayi Devrimiyle, sosyoekonomik aksesuara gereksinim doğurmuştur. İnsan, öğretime zorlanmıştır. İnsan, öğretime doğuştan muhtaç ve yaratılıştan yatkındır. Öğretmenini günün şartlarına göre hazırlayamayan toplumların yerinmeye hakları yoktur. Öğretim olmadan kalkınma nasıl sağlanır? Öğretim olmadan toplumlar; önyargı ve kavram kargaşasından nasıl kurtulur? Öğretime değer vermeyen toplumlar önyargıdan kurtulup bağnazlığı nasıl aşarlar. Kısır döngüden kurtulmak için ivme kazanabilirler mi? Başka uluslar, uzayda parselasyonla uğraşırken gafil ve cahiller birbiriyle didişmeyi marifet sayarlar.

 

Çağdaş toplumlarda gençliğe verilen eğitim ve öğretim yeterince olmalı... Öğretimin önemine her şeyden önce ülke çıkarları doğrultusunda bakmak gerekir. Öğretim, siyasi istismar konusu yapılamaz. Atatürk, öğretimi Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiş. Pozitif öğretim, bir milletin savsaklamayacağı en ciddi politikası olmalıdır. Periyodik dönemler itibariyle öğretmenin sosyoekonomik konumunu günün şartlarına göre gözden geçirip refah düzeyi yükseltilmedikçe başarıdan söz etmek hayal olur. Öğretmenin görgü ve kültürü çok yönlü geliştirilmedikçe öğrencisinden fazla şeyler beklemek abesle iştigal olur. Öğretmeni iğfalci gözüyle gören toplumun sonu hüsrandır. Öğretmeni, vasıfsız elemanla aynı kefede değerlendiren zihniyetin düşünce yapısını sorgulamak, ülkeye yapılacak en büyük hizmetlerden biridir. Öğretmeni, herhangi bir meslek sahibi olamayanla mukayeseye etmek eğitim ve öğretimin temeline konulan bir dinamittir.

 

Atatürk’ün kullandığı iki unvan üzerinde durulmalı:  Birincisi “Başkomutanlık” denilen sevk ve idareyle alakalı yöneticilik… İkincisi “Başöğretmenlik”... Öğretimle alâkalı atılımları zamanında ve yerinde yapamayan toplumların vay hâline... Hz. Peygamber’in, savaş esirlerinden öğretici olanları ayrı değerlendirmesine akıl erdirmek lâzım. Hz. Ali’nin: -İlim Çin’de de olsa arayınız, sözündeki derinliği kavramak gerek…  Evlâtlarını öğretip eğitmeyen toplumların namusuma leke gelir düşüncesiyle kız çocuklarını diri diri toprağa gömen cahiliye Araplarla, erkek evlâtlarını büyüdüğünde beni ya öldürürse endişesiyle katleden firavun dönemi ile dünya dönüyor dediğinden ötürü Galile’i öldüren orta çağ Avrupalısından ne farkı olur?

 

Erdemli ve faziletli yaşam, eğitim ve öğretimle olur. Azim, kararlılık, eğitim ve öğretim yeterli olunca başarılar kolaylaşır. Hedef, pozitif bilgi toplumunu oluşturmalı. Yaşadığı günlerin sosyoekonomik dinamiklerini anlayabilen basiretli, geleceğini öngörebilen ferasetli, yaşam standardını verimlilik esasına dayandıran liyakatli eğitim ve öğretim zengini toplum olmadıkça güçlü toplum olmak mümkün değildir.