“Amerikalılara bir şey hatırlatalım. Yunanistan, 1963’ten bu yana Kıbrıs’a hep Amerikan yardımından sağladığı silah ve cephane gönderdi. Bu silahlarla Kıbrıs’ı istilaya işgale teşebbüs etti… Nato silahlarıyla Türkleri topluca katletti. Amerikan Kongresi veya başkanları o günlerde neden hassasiyet göstermediler? Yunanistan’a neden ambargo koymadılar ve Kıbrıs’ta bu silahlarla Türkleri neden katlediyorsun demediler? Yoksa Yunanistan’ın Amerikan silahlarını kullanması bir hak, Türklerin kullanması bir suç mudur? 1975

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Kıbrıs’ta yaşanan uyuşmazlığa çözüm aranırken sürekli olarak İngiliz yönetici eskilerinin ve yenilerinin söylemlerini izlemek gerekiyor. Neden mi? Çünkü onların Kıbrıs’ta istemeyeceği bir çözümün adada vücut bulması olanaksız ötesidir. İngiltere’nin Dışişleri Bakanlığını yapmış olan Bakan eskisi Bay Jack Straw, geçtiğimiz günlerde ülkesinin önde gelen gazetelerinden Indepent’te Kıbrıs’a ilişkin değerlendirmelerde bulunuyordu. Değerlendirmesinde öne çıkardığı husus artık Kıbrıs’ta iki toplumlu ve iki bölgeli bir devlet yapısı ile adayı birleştirme müzakerelerinden vazgeçmek gerektiğini belirtiyordu.

Yukarıdaki sözlerin yıllardır söylenip yazılıyor olmasına karşın yapılan müzakerelerden bir sonuç alınamadığı ortalıklardadır. Öyle ki bu söylem adeta kalıplaştı. Bunun dışına çıkılmasını önerirken, “çözüm, adanın bölünmesi ve adanın kuzeyindeki Kuzey Kıbrıs Türk Devletine uluslararası tanınmışlık vermektir” diyor. Ülkesinin siyasetçileri bu durumu adanın taksim edilmesinden geçtiğini söylüyorlardı. Bu tür ikili bakışları nedeniyle yaşanan uyuşmazlık çözümsüzlüğünü koruyor.

Bay Jack Straw’ın değerlendirmesinden Rum yönetimi için Kıbrıs Rum Tarafı söylemini dillendiriyor olmasının çözüme katkısının olmayacağını kendisi de biliyordur. Rum tarafının AB üyeliğine kabul edilmesinin AB’nin aldığı en kötü stratejik kararlardan biri olduğunu da kaydediyor. Burada kendi sorumluluğunun da sorgulanması gerekiyor. Ada’da anlaşmaya yönelik olarak yapılan 11. uluslararası girişimin karşı tarafın tutum ve yaklaşımı nedeniyle işlerlik kazanmadığına vurgu yapıyor. Bu yaklaşımı Rumları yeni tanıyormuş gibi bir hava yaratmasına yöneliktir. Yıllardır meydanlarda yaşananlar bilinirken böyle bir çıkışa gerek olmadığını düşünüyoruz.

Garantör bir ülkenin sorumlusu olarak Rum yöneticilerle defalarca görüştüğünün sayısını bile bilemeyeceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin adaya garantör ülke olarak 20 Temmuz 1974 gününde gerçekleştirdiği Barış Harekatı konusunda ise Bay Jack Straw, “eğer bir grup İngiliz aynı şekilde tehdit altında olsaydı, İngiltere de benzeri müdahalede bulunurdu. Bu nedenle Türkiye’nin de etmemesi gerektiğini tartışmak doğru olmaz” diyordu. Mendil büyüklüğündeki ülkenin para karşılığında pasaport dağıttığına ilişkin “The Guardian gazetesinde yer alan savlara da değindikten sonra Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının siyasi eşitliğini de güç kaybı olarak gördüğünü belirtiyor. “Buna karşın pazarlık konusu AB üyeliği olsa idi bir anlaşmaya varılabilecekti. Buna karşın böyle olmadığı için hiçbir Kıbrıslı Rum lider, olası anlaşmada Güney için statüko, gereğinden fazla konforludur. Uluslararası toplulukların bu gerçeği fark edip, adanın bölünmüşlüğünü tanımasının zamanı geldi görüşündeyim” diyordu.

Bay Jack Straw’ın bu değerlendirmesini ülkesinin yöneticilerinin katılıp katılmadığı konusunda bir netlik yoktur. Buna kendinsin öncülük ederek Türkiye ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için çalışma başlatılması gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu kaydetmek istiyoruz. Sonrasında eğer müzakere yapılacak bir husus kalırsa devletten devlete yapılmış olur.

İngilizler gibi hem nalına hem mıhına vurmadan bu gerçeğin kabul edilmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…