Merhaba Önder!..

Biliyorum, daha doğrusu bilemiyoruz… Sana sanırım ilk kez bir gazete sütunundan selam gönderiyorum.

Bilmiyorsun belki de, senin cenaze günün sabahında iki satırlık bir istifa dilekçesini Üstün Ünügür’ün masasına bırakıp çok defa girip çıktığım Sakarya’ya son kez veda etmiştim. Cenazende de birkaç kelam etmeye çalışmıştım.

Aradan 6 yıl geçtikten sonra Odunpazarı Belediyesi’nin adını verdiği “Önder Baloğlu Kütüphanesinin” açılışında bir araya geldi dostların, daha doğrusu;

-Sevdiklerin, sevenlerin!..

Kimler yoktu ki.

Amigo Orhan’dan, Kolsuz Yaşar’a,

Bahar Bilen’den, Utku Çakırözer’e…

Çağımızın meslek mensupları Bülent Özyazıcı. Kemal Yılmazer ve Başkan Yılmaz Karaca.

Daha da diğerler sevenler. Onlardan bir bölümü güzel sözler de söylediler konuşmalarında. Özellikle de,   Mv. Utku Çakırözer. Kısa tanışıklığınıza karşın ne güzel anlattı seni.

Elbet de kırk küsur yıl kahrını çeken sevgilin Ayşe, evlatlar Berna ve Alpay da. Ve onların çocukları, yani torunların. Büyüdüklerini İlk defa gördüm onların. Ne de güzel isimler koymuşsunuz;

-Ata, Selin, Onur, Ceren

Hani o bebek arabasını sürerek yazını teslim etmek için geldiğin Sakarya’nın önünde karşılaşmıştım o bebekle.  Şimdi o, yani Ata, delikanlılık çağının ilk yıllarını sürmekte…

Yaz, yaz bitmez!...

 Sevgili Önder;

Hadi biraz 1969’lara gidelim, Sakarya’nın bodrumuna!..

O günlerde 1 ay kadar süren ilk ayrılığım olmuştu Sakarya’da. Döndüm ki “3 tıfıl gazeteci adayı” ile karşılaştım. Sen, amcaoğlu Vecdi Baloğlu, bir de taksi şoförlüğü yapan (Seyfettin idi galiba) bir genç. Ki o seni ve Ayşe’yi kaçırıp (!) İzmir’e götürecek arkadaş.

O ve Vecdi bir ay dolmadan ayrıldılar, kendi yollarına gittiler. Ama sen kendi “kader çizgini” belirlemiştin, Gazetecilik!..

İşte o günden başlayarak kah ayni gazetelerde, kah ayrı mekanlarda bir 50 yıl birlikte olduk. Birliktelik de yapmıştık bu süreçte;

-Son olay örneğinde olduğu gibi!..

Bodrum’da “hazır” bulduğumuz kıdemli ağabeylerimizi, ustalarımızı da anımsarsın kuşkusuz. (Baba) Feyyaz Arsezen’i, Mehmet Aktop’u ve İsmail Sadık Gaşan’ı…

Aradan geçen bir buçuk yılın ardından Hacet Sokak’taki yeni yerimizin temeline harç koyduğumuz anları. Tamamlandıktan sonraki “Ofset Sakarya’yı” ve oradaki kimilerini:

Başta ta Abdurrahman Ünügür ve oğlu yazı işleri Müdürü Bozkurt abiyi. Yenile takviyeler Kemal Özuğur’u, Muharrem Aksoyu ve akrabası Muzaffer’i, Orhan Özgürel’i ve  gelip geçen diğerlerini.

Hadi, oradan Feyyaz Baba ile birlikte Sakarya’dan ilk ayrılışı, senin 3-4 sayılık Köprabaşı gazetesi deneyimin ve nihayet 73’ün 22 ağustosunda CHP binasının bodrumunda;

-SON OLAY maceramızı…

Ben “Olay” demiştim, sen “Son olay” ikimiz adına da gerçekten dönüm noktası ve “Son olay” olmuştu!... 

Ne günlerdi değil mi!..  Oradan yetişen epey bir sayıda meslektaşı da orada kazandırmıştık mesleğe. İbrahim Akkaya, Erdoğan Kahya gibi.

***

Daha sonraki yıllar da var anıların arasına konulacak! Demek istediğim o ki;

-Yaz-yaz bitmez!..

Belki bir ikinci mektup, belki de bir kitap!..

Derken, telefonlar başladı;

-Hüsnü Abi, nerede kaldı yazı!..

Eyvallah, hoşça kal canım. O alemde olanlara da özlem dolu selamlar sevgili Önder…