Evvelki iki yazıda Ali Ay Hoca’nın: “Allah’ı bir insan gibi algılayıp kulluğun sadece namazla olacağını iddia eksiktir. Kulluk, tüm kötülüklerden uzak durmaya gayret göstermek ve ahlak dediğimiz doğruluk, dürüstlük, üretmek, paylaşmak, sevgi ve hoşgörü duygularıyla her an, her yerde bir şekil ve mekândan münezzeh olan yüce Kudretle beraber yaşamaktır.” dediği yazıyı ele almıştım. Hoca’nın,  kulluk görevinin Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda yaşamakla olur anlayışına değinmiştim.

 

Ali Hoca, sosyal hayatta dinsel yaşamın farkındalığını iyi anlatmış. Kula kul olmamak için Allah ile beraber yaşamın nitellerini işaret etmiş. Allah’a kul olmakla kula kul olmanın arasındaki ince çizgiyi belirtmiş. Sırat köprüsünü tarif ve tasvir edenler “Kıldan ince…” derler ya! Kula kul olmakla Allah’a kul olmanın arasındaki sınırın kıldan daha ince olduğunu Müslüman bilmek zorunda… Ali Hoca, Müslüman’ın kötülüklerden uzak ahlaki değerler denilen doğruluk, dürüstlük, üretmek, paylaşmak, sevgi ve hoşgörü ilkelerini hayata geçirmenin mecburiyetini hatırlatmış. Namazı Allah hakkı bilinciyle şart, rükün vs. gerekleriyle eda edeni kutlamak lazım! Ahlaklı davranmak ve kul haklarına riayet Allah’ın emri…Allah, benimle alakalı hataları affederim. Ancak kul hakkıyla karşıma geleni hak sahibiyle helalleşmedikçe affetmem buyurduğunu, Müslüman çok iyi bilmeli.

 

Müslüman, kirli işlerle uğraşmaz. Vaziyete üç değişik örnek... İlki, saatin doğru işleyişi bile sistemledir. Sistematik işleyişi sağlayan parçalardan birinin eksikliği zamanı yanlış gösterir. Doğru çalışmayan saatin kime ne faydası olur? İkinci örnek, yıllar önce göz kontrolü için hastaneye gitmiştim. Poliklinikte, yaşı yetmişi aşkın rahmetli Kamalı Amca’da vardı. Halk arasında: “Kamalı” deniliyordu. Kamalı: “Doktor, gözlerim şükür iyi görür.” dedi. Hekim: “Sen, gösterdiklerimi oku.” Kamalı: “Doktor, neyi okuyayım?”  Hekim: “Şu harfleri oku.” Kamalı: “Okunacak bir şey olsa okurum. Ben, havada uçan sineği görürüm.” dediğinde, hekim: “Gerçekte, görmüyorsun! Sen, gördüğünü zannediyorsun.” dedi. Velhasıl hekim, Kamalı’ ya uzak gözlüğü yazdı. Hekim’in Kamalı ’ya söylediği sözde akıllıya önemli dersler var.

 

İnsan için tehlike, bilmediği hâlde bildiğini zannetmek… Doğru zannı ile yanlış işler tutmak… Allah’la beraber olmak isteyen onun bunun algı operasyonlarıyla değil Allah’ın emir ve yasaklarına uygun davranır. Üçüncü örnek, doğruluk ve dürüstlüğü gale almayan ilahi adaletin tecellisini unutmadan zulümlerin ne getirip neler götürdüğüne bakmalı. Ahlak dışı davranış hak ihlalidir. Hak ihlali, zulümdür. Zulüm yapan bir kazanır, bin kaybeder. Tarihin her döneminde üzenler ve üzülenler olmuş. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamak önemli… “Doğrunun yanında yer almak ahlaki davranışla olur. Tarihi zulümlerden birisi de, Roma’da olmuş.

 

İnsan olmanın bedeli vardır. Bu bedel, hakikatin yanında yer almakla ödenir. Kötülüğün hesabından korkmamak cesaret değil gaflettir. “Neron’un Roma’yı yakması siyasetse; batsın o siyaset.” demişler. Siyaset, insanların geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak ve toplumun huzurunu temin içindir.  Emperyalizmin hayat kaynağı Yunan aklı Roma nizamı ile Siyonist hassasiyetin sinsiliğine dikkat lazım! Hz. İsa’nın doğumundan yaklaşık 65 yıl sonra bir yaz gecesi, Roma yanmış. Bu yangın beklenmedik afet değil bir tezgâhın ürünü…  Birileri yakmış ya da yaktırmış. Roma kundaklanmış. Pek çok farklı yerinden meşaleler gibi yanmış. N. F. Kısakürek’in Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar kitabı vs. pek çok tarihi kaynaklara göre...

 

Roma’nın vahim hali ertesi sabah görülmüş. Boğum boğum yükselen dumanlar… Ağlaşan insanlar… Bağrışan hayvanlar…  Herkes canını kurtarmanın derdine düşmüşken ölenlere, yananlara, yaralılara kim bakar?   Roma’da yangın altı günü aşmış. Yangın söndüğünde, görüntü dünyanın sonu olmalı dedirtmiş. Neron: “Bu yangını çıkaran sorumlu bulunsun!” demiş. Dilden dile dolaşan, kulaktan kulağa ulaşan söylentilere göre Roma’yı Neron’un kendisi yakmış veya yaktırmış. Sonra da “sorumlu bulunsun” istemiş! 

 

Neron: “Roma’yı kim yakar? Yaksa yaksa ne i düğü belirsiz İseviler yakar.” demiş.  İseviler, Roma’yı yaktılar yaygarası alevler gibi ortalığı sarmış. İftiralar ve iddialar İseviler’ in üzerine dalga dalga gelmiş. Roma zindanları kadın erkek, çoluk çocuk İsevilerle doldurulmuş. Sorguda, her birine: “Roma’yı niye yaktın?” denildiğinde, şaşkın: “Haberim yok!” demelerine rağmen binlerce kişi çarmıha gerilmiş. Kılıçla boyunları vurulmuş. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden çırılçıplak soyulmuşlar. Üstlerine geyik postu geçirilerek koruluğa bırakılıp üzerlerine kurt köpekleri salınmış.

 

Roma’nın bir başka yerinde kolları, bacakları bağlı çıplak İseviler, aslanların önüne atılmışlar. Yangın söndürme kutlamaları yapılmış. Neron’a göre o gece zafer gecesi… İseviler, yollara dizilip tepelerinden mum yakar gibi ateşlenip yakılmışlar ve şölenle külleri savrulmuş. Dürüstlük, doğruluk, çalışmak, üretmek, paylaşmak, sevgi ve hoşgörü her hukuk sisteminin ve her din anlayışının ana ilkelerindendir. Ana ilkelerden ahlak kuralları rafa kalktığı zaman ortada ne vicdan ve ne de insaf kalır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!