Yeşil alan konusu her dönem önemliydi ama artık bir zorunluluğa dönüştü. Betonun arasına sıkışan şehirler, nefes alacak bir avuç toprağa hasret. O nedenle Tepebaşı’nda yürütülen yeşil alan çalışmaları sadece bir belediyecilik hizmeti değil, aynı zamanda geleceğe bırakılan bir yaşam mirası. 2024 yılı sonunda kişi başına düşen yeşil alan miktarının 12,2 metrekareye ulaşması, 2025 Mayıs verilerinde ise bu rakamın 12,39 metrekareye çıkması boşuna değil.

Türkiye genelinde bu oran ortalama 8 metrekare. Yani Tepebaşı, sadece Eskişehir’e değil, tüm ülkeye örnek olacak bir seviyede. İlçe genelinde 602 park bulunuyor ve toplamda 2 milyon 460 bin 636 metrekarelik dev bir yeşil alan var. Bu rakamlar sadece bir istatistik değil; sabah yürüyüşüne çıkan yaşlı bir amcanın, öğle molasında gölgede soluklanan bir öğrencinin, çocuğunu salıncağa götüren bir annenin hikâyesi aynı zamanda.

2024 yılı içinde 8 yeni parkın daha kent halkının hizmetine sunulması da bu çabanın sürdüğünü gösteriyor. Toplamda 19 bin 201 metrekarelik yeni yeşil alan, bir park değil adeta bir yaşam koridoru açıyor kentin ortasında.

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın, “Yeşil bir Tepebaşı için çalışmalarımıza devam edeceğiz” açıklaması, bu başarının bir tesadüf olmadığını, kararlılıkla örülen bir vizyonun sonucu olduğunu gösteriyor. Elbette her başarı övülmeli. Tepebaşı’nda parklar artık sadece birer dinlenme alanı değil, şehir kültürünün bir parçası. “Mola yeri” diyor Ataç, çok doğru. Bu parklar gerçekten de koşuşturmanın içinde birer nefes alma alanı oldu.

Ama tüm bu sevindirici tabloya rağmen içimde bir burukluk var. Çünkü bu yıl içinde bir parkı, Yenibağlar’daki Kum Saha Parkı’nı kaybettik. Özellikle yaz aylarında gölgesine, oyun alanına, boşluğuna ihtiyaç duyulacak bir yerdi Kum Saha Parkı.

Bu noktada şunu söylemek gerekiyor: Evet, park sayısı artıyor. Evet, kişi başına düşen yeşil alan miktarı rekor seviyelere ulaşıyor. Ama kaybettiğimiz her bir park da ayrı bir anlam taşıyor. Yenibağlar gibi nüfusun yoğun olduğu, öğrencilerin, ailelerin bir arada yaşadığı bir mahallede kaybedilen parkın yerine bir yenisi kazandırılmalı.

Tepebaşı’ndaki parklar hepimize ait. Yeni parklarla gurur duyalım ama kayıplarımızı da görmezden gelmeyelim. Gelecek nesillerin "iyi ki" diyebileceği bir şehir inşa etmek için yeşil alanlara sadece sayı olarak değil, hikâye olarak da sahip çıkmalıyız.

Yeşile bakan herkes biraz daha umutlu olur. Bu umudu her mahalleye, her sokağa taşıyabilmek dileğiyle...