Yarın 26 Haziran. Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü. Takvimde sadece bir gün gibi duruyor olabilir ama aslında yüz binlerce hayatın temsilidir bu tarih. Her yıl, her ay, her gün…

Uyuşturucu, alkol, sahte içki... Farklı biçimler, aynı trajedi. Her bağımlılık bir kayıptır. Ama biz, en çok da kaybettiğimiz gençlerimizle yoksullaşıyoruz.

2025’in sadece ilk yarısında sahte içkiden ölenlerin sayısı 160’ı aştı. Bu kişiler ne eğlenmek ne de lüks yaşamak için bu riski göze aldı. Onları o içkiye götüren şey çoğu zaman yoksulluktu, umutsuzluktu, sistemin dışına itilmişlikti.

Gençlerin bağımlılığı, toplumun felci

13 yaşında uyuşturucuya başlayan çocuklardan, 17 yaşında sokakta ölen gençlere kadar bir zincir görüyoruz. Bağımlılık artık “marjinal” bir sorun değil; şehirlerin merkezinde, parkta, avm de sosyal medya hesaplarında her an karşımızda.

Bu sadece gençlerin değil; hepimizin sınavı.

Sadece Polisle değil, toplumla kazanılacak bir savaş…

Uyuşturucuyla mücadele, sadece güvenlik güçlerinin değil; anne-babaların, öğretmenlerin, medya mensuplarının, kanaat önderlerinin, mahalle abilerinin savaşıdır.

Uyuşturucu kullanan biri sadece bir “bağımlı” değil, aynı zamanda sistemin dışına itilmiş bir bireydir.

Uyuşturucu, farklı isim ve yapılarla gelir. Ama her zaman bir boşluğu doldurmak için gelir. Eğer o boşluğu biz, yani toplum olarak doldurmazsak, onu zehirli yapılar, suç örgütleri doldurur.

Unutmayalım:

Ölüm bazen sessiz gelir. Ama onu mümkün kılan suskunluktur.