“Türk’ü keserken Anadolu’dan ne bir ses ne de nefes gelmemesini istiyorlar. ‘Kıbrıs’ta Türk’ü kesmek Kıbrıs’ın ilk meselesidir. Buna kimse karışamaz. Bu teoriyi 1963’ten 1974’e kadar çok işittik. 1963 – 1968 arasında Türk köylerini basıp masum kardeşlerimizi kestiklerinde Birleşmiş Milletlere şikayet ederdim. Makarios’un cevabı ‘Bu bizim iç meselemizdir, kimse karışamaz’ olurdu.” 1979

Dr. Fazıl KÜÇÜK

            Ülkeler arasında ebedi dostlukların olmadığı gibi ebedi düşmanlıkların olmadığı da biliniyor. Buna karşın beklenmedik anda yaşanan gerginliklerden sonra konu veya konular buzdolabına konularak beklentiye giriliyor. Bu nedenle Türkiye’nin Yunanistan ve İsrail arasında inişli çıkışlı zamanlar yaşadığı biliniyor. Bu dönemde ülkelerin temsil ilişkilerinin düzeyi de düşürülmüş oluyor. Yunanistan ile olan ilişkilerin düzeyini masaya yatırırsak bir yandan ilişkileri düzeyli tutuğunu söyleyen adı geçen ülkenin sürekli olarak silahlandığına tanıklık ediyoruz. Bununla yetinmeyerek Amerika, Almanya ve Fransa ile savunma işbirliğini arttırmaya çalışıyor.

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan çatışmalarda insanların sırf bilek güreşinde olduğu gibi galip gelme çabalarını bir köşeye bırakmaları gerektiğinin altını çiziyoruz. Bazı haber ajanslarının verdikleri yüksek ölüm sayıları abartılı olsa bile sonunda ölenlerin insan olduklarının unutulmaması gerekiyor. Yaşanmakta olan çatışmaların temelinde Rusya’nın 1991 yılında kaybettiklerini kazanma çabasından olduğunu da okumak olasıdır. Buna koşut Ukrayna Devlet Başkanı kendi destekçisi olan ülkelerin kendilerini yalnız bıraktıklarını eleştiriyor.

AB ülkelerinin NATO üyesi olmalarına karşın kendilerine bağlı ordu kurma çabalarında başarılı olmadıkları biliniyor. Son yaşananlardan sonra ordu kurma çalışmalarına ivme kazandırmak çabasını sürgit ediyorlar. Destek olacaklarını açıklayan ülkelerin kendi çıkarlarında sıkıntı yaşanmadığı sürece bugüne değin çatışmalara katılmadıkları biliniyor. Bu açıklamaları hamaset ve uzaktan ıslık çalarak destek olarak da okumak da olasıdır. Bu yönlü verilen desteklerle ülkelerindeki silah fabrikalarının da düzenli çalışmasını da sağlamış oluyorlar. Sovyetler Birliğini 1991 yılından bu yana geçen süreçte sona erdi diyerek adeta bayram edilen Soğuk Savaş sürecinin halen sürgit ettiğinin unutulmaması gerekiyor. Anılan tarihten sonra tek kutuplu dünya diye sevinenler gelinen noktada NATO’ya koşut yeni kutupların oluşması ile çok kutuplu bir dünyada yaşadığımıza tanık oluyorlar.

Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında anılan paktın askeri kanadı olan Varşova Paktı da dağılarak çalışmalarını sonlandırmıştır. Buna karşın Batı Blokunun askeri kanadı olan NATO çalışmalarına ara vermeden genişleyerek günümüze dek varlığını korumayı başarmıştır. Ukrayna’da yaşanan tartışmalara bu pencereden de bakılması gerekiyor.

Ukrayna’da yaşananlara esas alarak Türkiye’yi işgalci olarak tanımlamak gerçek işgalciye karşı saygısızlık olacaktır. Cumhurbaşkanları olan Makarios’un 19 Temmuz 1974 tarihinde BMGK’nde yaptığı konuşmasında ülkesinin Yunan Cuntası tarafından işgal edildiğini ve Kıbrıslıların can güvenliklerinin olmadığını haykırıyordu. Darbe sonrasında Türkiye’nin müdahalesi sırasında Türk uçağı diye düşürülen Yunan Hava Kuvvetlerine ait uçağın düşürülmesi üzerine oğlunun düşen uçakta öldüğü savı ile babası Yunanistan Hükümetine karşı dava açmıştı. Uzun soluklu mücadele sonrasında Yunanistan Yüksek Mahkemesi 21 Mart 1979 tarihinde 2658/79 dosya numarası ile kararını açıklıyordu. Kararda suçlu olanın Yunan Cuntası olduğunu belirterek adı geçen ülkenin işgalci olduğuna hükmediyordu.

Yunanistan Maliye Bakanlığı Mahkemeye gönderdiği 12 Haziran 1979 tarih ve F-800/109 – B 5849 sayılı gizli yazı ile bundan böyle bu konuya ilişkin olarak başvurulmasını yasaklıyordu. Her fırsatta Türkiye’yi işgalci olarak suçlayanların bilgisine sunmak istiyoruz. Konuya ilişkin olarak geniş ayrıntıları baskı aşamasında olan kitabımda anlatıyorum.

Türkiye’yi Kıbrıs’ta her olanak ve fırsatta işgalcilikle suçlayanların öncelikle kendi yaptıklarına bakmaları gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

Ahmet GÖKSAN
[email protected]