“Son günlerde gazete sütunlarında ateşli yazılarıyla kamuoyu huzuruna çıkan birçok genç, hakiki vatan çocuklarını görüyoruz. Bizler için göğüs kabartacak olaylardır bunlar. Bir bütün olarak vazifeye atılmış, toplumun derdiyle yakından alakadar olan bir kitle var demektir. Herkes ‘bana ne! Altta kalanın boynu kopsun!’ nemelazımcılığını bir kenara iterek borcunu ödüyor”. 1968

Dr. Fazıl KÜÇÜK 

Kıta Avrupa’sında son dönemde yaşananlar bölgede soğuk savaşı çağrıştıracak olaylar gibi görüntü veriyor. Fransa’nın başını çektiği girişimlerin ve NATO içinde yaşanan açmazların da katkısının oluğunu belirtmek istiyoruz.  Amerika’dan sonra Yunanistan’la Fransa’nın imzaladıkları Savunma ve Güvenlik Alanlarında İşbirliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması Yunan Parlamentosunda onaylandı. Bay Aleksis Çipras “Bu anlaşmanın denge oluşturmadığını ve Yunanistan’ın ulusal çıkarları ile örtüşmediğini” belirtiyor. 

Diğer yandan AB içinde Polonya depremi yaşanıyor. Adı geçen ülkenin Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde tarihi sayılabilecek bir karara imza attı. Alınan bu karar AB ile Polonya arasında egemenlik kavramı tartışmasını da başlatmış oluyor. Polonya yasalarının AB yasaları ile çelişmesi durumunda Polonya mevzuatının AB hukukuna üstün geleceği kararını verdi. Polonyalı siyasetçiler alınan bu kararı değerlendirirken “Polonya’da en yüksek yasa anayasadır ve yürürlükte olan AB düzenlemeleri anayasaya uymak zorunda” olduğunu belirtiyorlar. Önümüzdeki dönemde Polonya Yüksek Mahkemesinin aldığı bu karar egemenlik konusunun yeniden gündeme taşınmasının en önemli nedeni olacaktır. 

Karşımızdaki unsurun siyasetçilerinin son dönemde Maraş konusunu gündemden düşürmemek için yoğun bir çabanın içinde oldukları biliniyor. Katıldıkları bütün toplantılarda konu hakkında görüş açıklamaktan geri durmadıkları gerçeğini yaşıyoruz. Müzakere yolunu seçenek olmaktan çıkardıkları için konuyu adeta takoz olarak kullanıyorlar. Bay Nikos Hristodulidis ise aynı sözleri söyleyerek ön almaya çalışıyor. 

Adı geçen kişi bazen hızını alamadığından olacak Türk tarafının kapalı bölge Maraş’ın açılması konusunda hareket etmesi halinde toprak başlığının müzakerenin parçası olarak varlığının sona ereceğini savlıyor. Kapalı bölge Maraş’taki oldubittilerin devam etmesi durumunda toprak başlığı sona erecek. Bu durumda müzakere masasında neyi tartışacağız?” diye soruyor. Görüşme masasından kaçmak için gerekçelerini peşinen ortalıklara koymuş oluyor.

Adadaki toprak konusunun Maraş’a indirgeniyor olması yukarıda da kaydettiğimiz gibi takoz olmayı sürgit edecektir. Aynı şekilde Güzelyurtlu Rumların gösterilerine katılan Bay Nikos Anastasiyadis, “Kıbrıs’ı Türkiye’nin mandasına dönüştürecek bir çözümü kabul etmeyeceklerini” peşinen duyuruyor. 

Buna koşut karşımızdaki unsur Türkiye’ye BM aracılığı ile yeniden MEB konularına ilişkin olarak iki seçenek sunuyor. Öneri ile deniz yetki alanlarının yeniden belirlenmesi için müzakerelerin yeniden başlatılması veya konunun uluslararası mahkemelerce çözülmesi gerektiğini savlıyorlar.   

Kıbrıs Türk liderliğinin açıkladığı iki devletli çözüm modeline karşı çıkan ülkelerin önde gidenleri çözüm olarak BMGK kararlarının ipine sarılıyorlar. Ne yazık ki ipine sarıldıkları modelin çözüme herhangi bir katkısının olduğunu söylemek olası değildir. Aynı şekilde AB kararlarının da çözüme ilişkin olarak bugüne kadar olmayan katkısının önümüzdeki dönemde de olmayacağının bilinmesini istiyoruz. Her iki kurumun yanlı tutumları ne yazık ki bu şekilde düşünmememizin zeminini hazırlamaktadır.  

Bu ortamda bizlerin de önümüze konulan takozları nasıl aşabileceğimizin çalışmasını yapmamız gerekiyor mu ne…    

SEVGİ ile kalınız…

23 Ekim 2021  -  Ankara  -

Ahmet GÖKSAN
 
[email protected]