İnsanın felaketi, bilmediği hâlde bildiğini iddiasıdır.  Kulluğun fiili ve kavli ispatı ilmiyle amil olmaktır. Müslümanlığın şartı, hak sahibine hakkını teslim etmektir. Müslüman’ın borçlu olduğu hak sahiplerini bilmesi, farzdır. Hak sahibine hakkını zamanı ve yeterinde teslim etmemek haramdır.  Müslümanlığın kalitesi hak sahiplerine haklarını teslimle ortaya çıkar. Hak sahibi hakkını almadıkça, hak tecavüzü yapanların vebalden kurtulması mümkün değildir. Müslüman günlük, haftalık, yıllık ve ömründe bir defaya mahsus farz, vacip, sünnet ve haram nitelinde eylem planını hayata geçirmeye mecburdur. Hak sahiplerine haklarının doğru ve tam teslimini bir eylem planı dâhilinde yapmak Rabbin buyruğu, aklın işidir.

Gelelim, hak sahiplerinin kimler olduğuna. Başta bütün haklara şamil Allah hakkıdır. Aile efradı ve sosyal çevre hakları… Ötesi kişinin mesleği veya işi kaynaklı haklardır. Kişiye sorumlukları birer emanettir. Müslüman, emaneti hak sahibine layık-ı veçhe teslime zorunludur. Al-i İmran suresi ayet 75’de, Allah: “…Öyleleri vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen sana onu eksiksiz iade eder. Öyleleri de vardır ki, bir dinar emanet etsen tepesine dikilmedikçe emaneti sana iade etmez…”  …Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.” uyarısını yapıyor.

10 Eylül 2021 Günü Cuma hutbesinde, Cuma suresi 9 ve 10’uncu ayetleri okundu. Mihriye Hatun Camiinde Hatip Lütfü Hoca, bu ayetleri anlamına uygun vurgulu üslup ve ifade ile okudu. Beğendim, kendisini kutlarım. Allah: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman hemen alış verişi bırakıp Allah’ın zikrine koşun. Bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namazı kılınca yeryüzüne dağılın. Allah’ın lütfundan rızkınızı arayın…” hükmünü bildiriyor. Allah, öncelikle kendi hakkının teslimini istiyor. Sonra hakkınızı temine çalışın emrini veriyor. Allah, görüldüğü gibi hak istismarına izin vermiyor. Hakkın adaletle yerine getirilmesini bildiriyor.

Kişi bilgisi kadar âlimdir. Bilgisi kadar da, abit…  İbadet, bilgi ile olur. Müslüman, üzerindeki haklardan mükelleftir. İslam’da bu duruma “Ef’âl-i mükellefîn” deniliyor. Müslüman mükellefi olduğu hakları hak sahibine farz, vacip, sünnet, haram, mekruh, müfsit, müstahap ve mubah özellerinde teslime mecbur… Misalen namazla alakalı Allah hakkını hakkıyla teslim ettim diyen namazı vecibeleriyle ifa etmedikçe Allah hakkını teslim etmiş olamaz.  Müslüman’ın namazı öyle namaz olmalı ki,   namaza durduğunda yer ve gök saygı duysun. O namazdan bereket umanlar da duaya dursun. Kolonsuz, kirişsiz, temelsiz, duvarsız, kapısız ve penceresiz bina olmayacağı gibi namazında farzı, vacibi, sünnetleri teşekkül etmedikçe namazın bozanları devrede olacaktır.

Ne yazık ki Müslüman, başkalarını yermek ve kötülemekten kendisini etüt edemiyor. Şunu, bunu suçlamaktan kendi dinsel bağı, bahçesine bakım yapamıyor.  Şeytan taşladığı zannı ile sağa, sola savrulup duruyor. Kastım, kimseyi rencide değil. Söylentilere göre, cemaatle kılınan bir namazın hitamında tartışma çıkar. Hoca, namazı eksik kıldırdı. Tam kıldırdı gibi… Cemaatten biri ayağa kalkar: “Evet, namazı eksik kıldık.” der. Diğerleri: “Eksikliği nasıl bildin?” dediklerinde, o kişi: “İmam, namaza durduğunda namaza onunla başlardım.  Başlangıçtan bitinceye kadar bütün mal varlığımın hesabını yapardım. Hoca’nın selamı ile mal sayımım tam olurdu. Bugün, malımın hesabını yetiştiremedim. O nedenle eksik kıldık, diyorum.” şeklinde kılınan namaza yer, gök selam durur mu? Araf suresi ayet 205’de Allah: “Rabbini yalvararak ve korkarak yüksek olmayan sesle sabah-akşam zikret, gafillerden olma!” buyuruyor. Yukarıda anlatılan mal sayımıyla kılınan namaz gafil namazı değil de nedir?

2019 Yılı Ramazan ayı umresinde Kâbe’yi tavaf sırasında tanık olduğum birisi, kendisine reva gördüğünü bir başkasına hak görmüyordu. Peşine takılı bir kadınla tavaf yapan adamın narası ilgimi çekti. Yalınız tavaf yapmakta olan bir başka kadına: “Be hey kadın, görmüyor musun benim tavaf yaptığımı? Ayağımın altında ne dolaşıyorsun? Çekil git, şuradan!” tarzında bağırıyordu. İbadetler liyakat, basiret, feraset, dirayet, tevazu, samimiyet, sükûnet, zarafet ve nezaket ister. Kişi ne ibadeti yaparsa yapsın İslam’a göre bir başkasının ibadet hakkını elinden alamaz. İslami icapların kabulü esasında Müslüman, İslam’a aidiyet bağlamında liyakatli, ferasetli, basiretli ve dirayetli olmakla mükellef…  İnsan bilgi birikimiyle liyakat, basiret, feraset ve dirayet sahibi olur. Bilgisiz insan onun bunun oyuncağı olur. Cahil Müslüman da, şeytanın kuklası…

2010 Yılı Haccında, Hz. Peygamberi ziyaret için Mekke’den Medine’ye geçtik. Türkiye’mize dönüşe iki gün kalmıştı. Yaşlı bir hacı, otelde: “Hacı Yunus! Ben, henüz “Ravzaya” gidemedim. Allah’ın resulünü selamlayamadım. Peygamberi selamlamadan gidecek olursam kahrımdan ölürüm.” dedi. “Yarın sabah saat 10.00’da burada hazır ol, seni götüreyim.” dedim. Sözleştiğimiz gibi gittik. Arzusu yerine geldi. Allah resulünü selamladık. Kapıdan çıkıp sağa döndüğümüzde iki kadının sırtları Kâbe’ye dönük. Mescid-i Nebevi’ye yönelik namaza durduklarını gördük. Hacı Abi: “Bu kadınlar ters istikamette namaz kılıyorlar, değil mi?” dedi. “Onlar, namaz kıldıklarını zannediyorlar.” dedim. Müdahil olmak için kadınlara doğru ilerledik. Bizden önce Sudi polisler: “Şirk, şirk…” ifadesiyle kadınlara uyarı yaptıklarında kadınlar polislere: “Siz, Müslüman değil misiniz, niçin namaza mani oluyorsunuz?* diye çıkıştılar. Kadınlara, meselenin yanlışlığını zorla anlatabildik.

Esası ifsat olan bir namazın farzı, vacibi, sünneti olur mu? Farzı, vacibi, sünneti olmayan namazın feyz ve bereketi ne olur? Al-i İmran suresi, ayet 78’de Allah: “Bir grup vardır ki… Kitaptan olmadığı hâlde kitaptanmış gibi dillerini eğip bükerler ve: “Bu Allah’tandır.” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile, bile Allah’a karşı yalan söylerler.” buyuruyor. Nisa suresi, ayet 58’de Allah: “Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman mutlaka adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, size böyle öğüt veriyor. Şüphesiz Allah hakkıyla işiten ve görendir.” buyuruyor. Kişinin üzerindeki en büyük emanet, leh veya aleyhte de olsa adaletle hükmetmektir.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça Kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-16 EYLÜL 2021 / Milli irade