Geçen gün Twitter’da gezerken bir paylaşım dikkatimi çekti. Paylaşımda ‘‘Editör olarak geçen bir yılımda anladım ki, üniversitelere bir yıl Türkçe hazırlık sınıfı konulması gerekiyor’’ yazıyordu. Paylaşan kişinin bu konudaki sitemini gerçekten de haklı buldum. Her gün çeşitli kaynaklardan onlarca haber geliyor gazeteye. Birçoğunun hali gerçekten içler acısı. Daha da önemlisi bu işi yapan kişilerin de Türkçesinin yetersiz olması. Görünürde ufak hatalar olsa da özellikle bu mesleği yapacak kişilerin yapmaması gereken hatalar. Bu biraz da mesleğe saygısızlık oluyor. Örneğin mahalle ve sokak isimleri büyük harfle başlar. ‘Atatürk mahallesi’ değil Atatürk Mahallesi olarak yazılması gerekir. Birçok internet sitesinde yer alan haberlere bakın, bu hatayı sıklıkla görürsünüz. ‘–de’ ‘–da’ ekinin kullanımında da büyük sıkıntılar var. Haberlerde sıklıkla anlatım bozukluğuna ve hatalı yazılan kelimelere rastlamak da mümkün. Diyelim muhabir hızlıca yazdı ve haberini de okumadı. Bu haberler bir de onaydan geçiyor ve sözde redaktör tarafından kontrol ediliyor. Gerçekten mesleğe biraz daha saygı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Kimseden mükemmel olmasını beklemiyoruz ama en azından gözden kaçmayacak hataları yapmamız gerekiyor.

KOMİK HATALAR

Genel olarak da Türkçe konusunda yetersiziz. Gelen birçok mailde çok komik hatalar görüyorum. Arkadaşlarımla konuşurken de aynı hataları görüyorum. En komikleri de bazen ‘–de’ ‘–da’ ekinin ayrılmasında yaşanıyor. ‘O da’ yazarken ‘-da’ ekinin ayrılmaması örneğin. ‘Oda’ yazıyorlar. Yok salon. Yani şu kadar bariz bir hata nasıl yapılır cidden anlam veremiyorum. Bir iki kere düzeltmeye çalıştım hatalarını ama huylu huyundan vazgeçmiyor. Bu işi nasıl çözeceğiz bilemiyorum. Belki de gerçekten üniversitelere bir yıl hazırlık sınıfı konulması gerekiyor. Hatta işi erkenden bitirelim liselere koyalım bu sınıfı. İş ilanlarında İngilizce seviyesinin yanına da Türkçe seviyesi de eklemek lazım. Bazen eski videolara denk geliyorum. İnsanların Türkçesi çok değil 40-50 yıl önce ne kadar düzgünmüş. Diksiyonlarına çok dikkat ediyorlarmış. Genci yaşlısı herkesin konuşmasını hayranlıkla dinliyorsunuz. Ne oldu da bu hale geldik gerçekten anlamak zor. Böyle devam ederse de bu işin sonu iyi gözükmüyor. Türkçemize verilen önemi arttırmak zorundayız!

‘AŞI OLUN’ ÇAĞRILARI

Son günlerde ‘Aşı olun’ çağrıları giderek artıyor. Çağrılarda da çarpıcı ifadeler yer alıyor. Son olarak İl Sağlık Müdürü Uğur Bilge’den geldi bu çağrı. Bilge’nin açıklamasında dikkatimi çeken kısım ‘‘İlimizde vakaların büyük çoğunluğu, ev hanımı, öğrenci, emekli vb çalışmayan kesimdir. Çalışmayan kesim içinde ev hanımları en fazla Covid-19’a yakalananlardır. Son dönemde bulaşın ana kaynağı ev içi bulaş, yakın çevre ve sosyal etkinliklerdir. Bazı vakalarda görüyoruz ki, aynı aile içinde aşılı olanlar hastalığa yakalanmazken, aşısız olanlar enfekte olup hastalığı yaymakta hatta bu kişilerde yoğun bakım yatışı ve ölüm dahi görülmektedir’’ oldu. Aynı aile içinde aşılı olanların hastalığa yakalanmaması aşının aslında koruyucu etkisinin de en güzel örneği. Tüm insanların en samimi olduğu kişiler ailesidir. Aynı sofrada yemek yeriz, aynı odada otururuz. Kapalı alanda olmasına rağmen aynı evin içinde virüs bulaşmıyorsa demek ki aşının yüksek derecede koruyuculuk oranı var. O yüzden sevdikleriniz için en kısa zamanda aşı olun. Aşı olurken yanınızda aşı olmayan sevdiklerinizi de götürün. Bu virüsü hep birlikte yeneceğiz.