Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasında Engelliler Haftası’nı idrak ediyoruz. Ama ne yazık ki her yıl bu haftayı sadece birkaç sosyal medya paylaşımıyla geçiştirip, 17 Mayıs sabahı her şeyi unutmaya devam ediyoruz. Oysa engelli bireylerin hayatı yılın sadece bir haftasında değil, her gününde engellenmeye devam ediyor.

Kabul edelim; hayat zaten başlı başına zorken, engelli bireyler için daha da zor. Ama mesele onların yaşadıkları fiziksel zorluklar değil, bizlerin bu zorlukları nasıl çoğalttığı. Örneğin, engelli bireyler için ayrılmış otoparklara park eden sağlıklı sürücüler... Tramvayda, otobüste engelliler için ayrılmış alanlara çantasını koyup kulaklıkla müzik dinleyen yolcular... Rampanın önüne masa atan esnaf... Liste uzayıp gider.

Yani engel, sandığımız gibi onların vücudunda değil; bizim duyarsızlığımızda, bencilliğimizde.

Ama bir de işin diğer tarafı var. Fırsat verildiğinde, destek olunduğunda neler olabileceğini görüyoruz. Eskişehirli Paralimpik Milli Yüzücümüz Sümeyye Boyacı bunun en güzel örneklerinden biri. Doğuştan kolları olmadan dünyaya gelen Sümeyye, azmi ve çalışkanlığıyla sadece Türkiye’nin değil, dünyanın takdirini kazandı. Başarılarının arkasında hem kendi mücadelesi hem de kendisine güvenen, yol açan bir sistem vardı.

Aynı şekilde Tepebaşı Belediyesi’nin hayata geçirdiği Engelliler Montaj Atölyesi projesi de örnek alınması gereken bir başka başarı hikayesi. Melih Savaş Yaşam Köyü’nde yer alan İbrahim Ethem Kesikbaş Engelliler Montaj Atölyesi ve Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi (EOSB) iş birliği ile kurulan Türkiye’nin ilk ve tek Engelliler Montaj Atölyesi’nde, özel bireyler hem öğreniyor, hem üretiyor, hem de istihdam ediliyor. Bugüne kadar bu merkezlerde 20 milyon parça montajı yapılmış, 195 özel birey eğitim almış ve 87’si istihdam edilmiş durumda.

Kültür ve sanat alanında da benzer örnekler ilham verici nitelikte. Eskişehir'de ortopedik engellilerden oluşan bir grup, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası kapsamında tekerlekli sandalyeleriyle sema gösterisi gerçekleştirdi. Yunus Emre’nin hoşgörü ve insan sevgisini merkeze alan bu anlamlı etkinlik, engelli bireylerin sanatsal faaliyetlerde de ne denli başarılı olabileceklerini gösterdi. Onlara alan açıldığında sadece üretimde değil, estetikte ve maneviyatta da topluma büyük katkılar sunabileceklerinin en güzel örneklerinden biriydi.

Demek ki yeter ki fırsat verilsin, yeter ki engel olmayalım. Onlar üretebiliyor, kazanabiliyor, gelişebiliyor. Bizim yapmamız gereken tek şey; saygı göstermek, alan açmak, destek olmak. Engelli bireylerin hayatını kolaylaştırmak bir lütuf değil, bir insanlık görevidir.

Unutmayalım; engel onların değil, bizim vicdanımızdadır. Engel olmayın yeter.