Tam adını yazmadım, yukardaki o iki sözcüğün konuşma dilimizde bir zamanlar kısaltılmış bir kurumun tam adını hatırlayan olur mu acaba. Ya da tam adının üç harfli kısaltması “DPT” olduğunu anımsatsam. Özellikle yaşları 20’lerde olanları zorlamadan açılımını yazayım.

-Devlet Planlama Teşkilatı!..

Hani 1961 Anayasası’nın devlet kurumlarımız arasına kattığı teşkilatlanma.

Hani yıllar yılı ünlü “5 Yıllık Kalkınma Planlarımızı” yapıp hükümetlerimize “buna uyun, uygulayın” önerisinde bulunan kurum, kuruluş.

Pekiştirmek için bir “hani” daha diyelim.;

Hani “bizim planlamayla işimiz olmaz” çok bilmişliği ile AKP iktidarının ilk yıllarında yok edilen, kapatılıp unutulmaya terk edilen anlı-şanlı DPT!..

“İsyanlarım katlanıyor.”

Nereden aklımıza geldi, derseniz söyleyelim. Şükran Soner’in Cumhuriyet’teki 20 Ağustos tarihli yazısından.  Ağustos 1999 Gölcük ve ondan önce meslekte yaşadığı depremi depremleri şöyle bir anımsatıp devam ediyor;

“Büyük depremlerin tarihlerine bakıyorum. Paylaşımlarım, gazeteciliğe başladığım 1966 sonrasının çok uzun yıllarını kapsıyor. Gelin görün ki tanıklıklar öylesine ağır, öylesine capcanlı ki belleğimden hiç ama hiç silinmiyor. Vurdumduymazlıklara isyanlarım büyüyor.

“Yeni yaşanabileceklere tanıklık etmemek adına, cinayet niyetine işlenen insanlık, yapılaşma-betonlaşma suçlarına, vurgunlara isyanlarım katlanıyor.”

Devam ediyor, “Adapazarı, İzmit, Gölcük’ün ve öncekilerin tümü üzerinden” diyerekten…

DPT uzmanları Eskişehir’de.

Cumhuriyet Gazetesi’nde (1971) “Emine Uşaklıgil darbesine” de değindikten sonra DPT’nin adını anmadan gelişen plan anlayışına da değinerek  sürdürüyor anılarını;

“O yıllarda gelişen nazım planlar üzerine uzmanlık, mimarlık-mühendislik alanlarında uzmanlaşanların çırpınarak anlatmaya çalıştıklarını kamuoyu ile paylaşmaya çabalıyordum.”

Tam bu noktada bende aynı kıdeme sahip bir “taşralı gazeteci” olarak ayni gayret içinde bu türden haberleri kovaladığımı anımsadım. Örneğin; birtakım DPT uzmanlarının Eskişehir’e gelerek Şeker Fabrikası salonlarında “İkinci 5 yıllık Kalkınma Planı” hakkında biz yerel gazetecilere açıklamalarda bulunmalarını…

***

Şükran arkadaş, (tam da o yıllarda TGS genel kurulları ve yönetimlerinde birlikte olduk) sözü İstanbul’daki imar çarpıklıklarına getirerek şöyle sürdürüyor yazıyı;

“İstanbul’un kuzeyi yemyeşil doğaya bırakılacak, güneyinde denizler doldurulmayacak, İstanbul; İzmit-Tekirdağ hattına doğru gelişecekti. Asla yüksek yapılar, ağırlıklar üzerinden çalışılmayacaktı,”

***

Geldik başlıktaki vurguladığımız DPT öngörüsüne. Şöyle tanımlıyor sevgili Soner yazının o bölümünü;

“Osmanlıdan miras kent sanayi merkezleri boşaltılacaktı. Trakya tarımına asla değil, Eskişehir’e doğru kaydırılacaktı!..”

Bundan sonrası da benim işim!.. Pazartesi devam edelim…