Büyükşehir Belediyesi’nin  Kent Müzeleri Kompleksinin sergi salonunda Ankaralı ressam Özgün Ökmen’in “Çocukluğumun Evleri” diye  kişisel sergisi var.

11

      Sanatçı; çocukluğundan taşıyanların arasından çıkar. Edebiyatta olduğu gibi resimde de geçerlidir bu… Güzel günlerdir çocukluklar. Çağ değişimi gibi insanında yaş alması bir çok şeyin değişimini de getirdiği için çocukluk unutulmaz izler bırakır. Apartmanlarda yaşayanlar, çocukluğundaki o küçücük köydeki ya da şehirdeki kerpisten yapılmış evlerin odalarındaki sıcaklığın özlemini yaşarlar.İlk çocukluk anılarını yaşamak isterler.

     Ressam Özgün Ökmen, Eskişehir’deki bu sergisinde temayı  çocukluğundan taşıyarak, doğup büyüdüğü, pek çok anısı olan çocukluğunun evlerini getiriyor.

     Bizden önce yaşamış, köyleri, şehirleri kuran eski insanlarımız evlerini hep yüksek yerlere, tepelere kurmuşlar. Türkülerimiz bile var. Onun için hep evler birbirinin önünü kapatmayan evlerdir. Ressam Özgün Ökmen’in eserlerindeki evlerde bir birinin arkasında, üstünde kurulmuş, iskiflenmiş evler, dar sokaklardaki evlerdir. Özgün Ökmen esasında aynı duyguları,hasretleri, anıları yaşatıyor sergiyi gezenlere…

ozgun-okmen

     Özgün Ökmen 1957 Ankara doğumlu, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde lisans eğitimini, Ufuk Üniversitesi’nde İşletme Bölümünde yüksek lisansını tamamlamış. Kamuda üst düzey görevlerde bulunmuş. Resime, sanata çocukluk yıllarında başlamış,  içinde beslediği ilgiyi sürdürmüş  emekliliğinde ünlü ressam Hüseyin Yıldırım’ın atölyesinde geliştirmiş karma sergilerde yer almış, kişisel sergisini gerçekleştirmiş. Eskişehir’deki bu sergisi onun dördüncü kişisel sergisi.

     Özgün Ökmen sergisinin gelirlerini başarılı çocukların eğitimine bağışlamış.

Atatürk ve Müzik

1975 yılında Abdülkadir Gürol’un “Eskişehir” gazetesinde sanat yazarlığına başladığımda, bir dergide “Hitler ve Sanat” diye bir yazı görmüştüm ve Atatürk içinde böyle bir yazı yazılmış mı? diyerek kütüphanedeki  dergilerde, kitaplarda yazı aramıştım. Birkaç yazı da bulmuştum. Onlarda her zaman, her yerde gördüğümüz, okuduğumuz birkaç cümle ile söylemlerindendi.Yıllariçersinde okuduğum yazılarda bir çok bilgiye ulaştım ve Atatürk ‘ün söylevlerinden  bir yazı oluşturmuştum. “Atatürk ve Sanat” başlıklı yazımı zaman zaman geliştirerek birkaç kez yayınladım.

     Atatürk’ün doğumunun 100. yılındaGösteri gibi birkaç dergi “Atatürk ve Kültür Sanat” diye dosyalar yaptılar. “Atatürk ve Edebiyat”,”Atatürk ve Müzik” gibi kitaplar yayınlandı. En son 2000 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakıfı ortak çalışma yaparak ülkemizin önde gelen sanat insanlarımızdan makaleler alarak “Atatürk ve Sanat” diye kitap yayınladılar. Kitaplığımda önemli bir Atatürk ve Sanat devrimlerini anlatan kitaplarım var. Zaman zaman başvuru kitabı olarak bilgi almak için okuyorum. Bir sanat yazarı, bir sanatla ilgili bir kurumun başında olan kişi ülkesinin kültür ve sanatının sorunlarını çok iyi bilmesi, çözümler bulup önermesi gerekiyor. Onun için ilk baştan Atatürk’ü okuması gerekiyor.

    Bugünler Süleyman Tarman’ın “Atatürk ve Müzik” kitabını tekrar okuyorum. İlk okuduğumdan çok şeyin üzerinde durmamışım. Esasında birkaç aydır elimden düşmeyen Yavuz Daloğlu’nun yayına hazırladığı “Türk Devriminin Tiyatro ve Opera Komitesi Raporu” kitabını okuduktan sonra okumak istedim.

Atatürk 1924 yılında “Musiki Muallim Mektebi’ni (Müzik Öğretmen Okulu) kurmuş. 1934-35 yıllarında Türk Müzikçileri Kongrelerini düzenlemiş 1936 yılında da  DevletKonservetuvarlarını kurdurmuş.

    Atatürk’ün özel kütüphanesinde okuduğu 14 müzik kitabı var, hepsi de kuramsal kitaplar.

     Atatürk “Bir milletin müzikle ilgisine önem verilmezse o milleti ilerletmek mümkün olamaz” diyen  “Montesquleu’yu okudum” diyor. Kimdir bu Montesquleu biliyor musunuz? 1689-1755 yıllarında yaşamış Fransız düşünür felsefeci, sosyolog.

    Atatürk 20.yüzyılın en büyük kültür ve sanat insanı olarak boşuna bilinmiyor.