Bugün 15 gün doluyor, “büyük afetle” yüz yüze kaldığımız deprem felaketinin üzerinden geçen.

Kaçıncı yazım afetle ilgili yazdığım, şu an hatırlamıyorum. Dört ya da beş olmalı, nasıl çetele tutuyor olabilirim ki? Ekranların başında, depremi yaşayanlarla birlikte aynı acıyı birlikte yaşadık. Bir dostumun söylediği gibi içtiğimiz her bardak çayda onlar geliyor aklımıza. Bir bardak suya hasret insanlar varken;

-Keyif çayı içmek utanç veriyor insana!..

***

Ölenlerin sayısını tutmayı dünden itibaren bıraktık. En son 13.ncü günde 3 kişilik bir ailenin kurtarılışı kaldı aklımda. Bir de kurtarılmayı beklerken enkaz altında yardım çığlıkları atarak günler önce can veren yakınlarının bekleyişleri.

Yine de arşivlere not düşmek adına son kayıp sayısını da verelim.

-40 bir 600 küsur!..

Muhtemelen vermediğim küsurat 41 bine oluşacak, belki bu sayıyı da aşacak. Yıkılan bina sayısı ise tek katlınsından,10 katlısına kadar on binlerle ifade edilse de çok ya da az hasarlı sayısı bunun iki-üç katı. Özetle;

-Maddi, manevi milletçe kaybımız çok büyük…

Çekilen acılar ve gözyaşlarımızla birlikte.

Ne yaptık biz bu süreçte?

-Can kurtarma, ceset çıkarma, geride kalanlara yardım etmeye çalışmak…

Kimin eliyle diye soracak olursanız, ilk iki-üç günlük “hantallık” dışında elbet devlet eliyle..  Ne yazık ki hantallığın ötesinde, hemen tüm süreç boyunca  şark kafasının devreye girdiği koordinasyon eksikliğiyle. 

-Devlet kuruluşu AFAD sınıfta kaldı, Kızılay ortalıklarda gözükmedi, asker nice sonra göstermelik sahaya sürülebildi!..

Ya, “garp kafası” diye kimilerince alaya alınan ünlem?!?..

İşte o devreye girdi ilk günden itibaren!..  Başta Büyükşehir belediyeleri, onların ilçeleri, (bizim,Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri de dahil) daha pek çok belediye. Düşünsenize, Artvin’in Borçka belediyesi bile…


***


Ama onların da ötesinde; sürekli bölünmek, parçalanmak istenen “sivil toplum kuruluşları.” Neler yapmadılar ki;

-Halkın katkılarını (erzak, giysi, hijyen) taşıdılar tırlar dolusu…

-Seyyar mutfaklar, aşevleri kurdular onlarca…

-Çadır kentler, konteynır mahalleler oluşturdular, on binlerce depremzedenin barınacağı ve de (çocuklar için) kreşleriyle oyun alanlarıyla birlikte…

-Kimileri, binlerce personel ve iş makineleriyle koştular bölgeye, Depremin yıktığı altyapılarını onarmak üzere…

-Devletin kimi idari ve teknik birimlerinin “hayır, yapamazsınız” mızıldanmalarına rağmen…

Onlarca STK ile birlikte başta; Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir belediyeleri olmak üzere…


***


Yüce Mevla; ne milletimizi/insanlığı böylesine acı yüklü felaketlerle sınamasın, bizleri de böyle “ağıt yüklü” yazılar yazmak, söylemlerde bulunmak zorunda bırakmasın…

-Bu son olsun, bu son!..