Türkiye’de yaşamak zor zanaat vesselam. Ortalama 50’liyaşlarda olan birisi geriye dönüp de dünyaya geldiği andan itibaren yaşadığımız coğrafyada olan biten olayları şöyle bir hatırladığında bugünlere kadar sağ salim gelebildiğine şükretmeli diye düşünüyorum.

Hep eskiden beri Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolayı bütün dış güçlerin ağızlarının sularının aktığını bilmekteyiz.

Yüz yıllık genç Cumhuriyet’imizin kısa tarihine ne çok olay sıkıştırmışız.

Kıbrıs harekatı,

Amerikan ambargosu,

İran-Irak savaşı,

Asala denenen terör örgütünün eylemleri,

On iki eylül askeri darbesi,

Bankerlerin halkı dolandırmaları,

Uçak kazaları,

PKK terör örgütünün halkın başına musallat olması,

Madenlerde meydana gelen göçüklerde  yüzlerce işçinin ölümü,

Bulgaristan ve Bosna’da  soydaşlarımızın katliam ve  asimilasyonları,

Kuveyt krizi,

Otobüs kazaları,

Sel felaketleri,

Savaşlar nedeniyle ülkemize gelen milyonlarca sığınmacı,

Ve depremler neticesinde yitirdiğimiz on binlerce vatandaşımız…

Yukarıda saymaya çalıştığım bu olaylardan sadece birkaç tanesi Avrupa devletlerinden bir ikisinin başına gelse inanın sadece psikolojik travmalarını bile üzerlerinden atmaları yıllar alırdı.

Zaten yıllarca enflasyon denen canavarın gölgesinde geçim derdine düşen bu kadirşinas halk , her şeyin en iyisine layık olmasına rağmen bir türlü sadece ama sadece bir aylık dahi olsa gün yüzü görememiş maalesef…

Acılarla , musibetlerle , krizlerle , felaketlerle boğuşa boğuşa acıları ile yaşamaya alışmış , hatta acılarını sever hale gelmiş neredeyse.

Acıyı sevmek olur mu.?

Tabii ki olmaz. Ancak bizdeki durum biraz farklı.

Fareler gece  uyuyan insanların burunlarını üfleyerek uyuşturup yerlermiş. İnsanlar ise ancak uykusundan uyanınca fark edermiş burnunun yendiğini…

İşte bizdeki durum  tamda böyle bir şey.

Türkiye’deki siyasilerin (Parti ayırımı olmaksızın) bizlere yaptığının yukarıdaki fare örneğinden zerre  kadar farkı yok.

Ne yaşarsak yaşayalım , başımıza hangi felaket gelirse gelsin asla hiçbir siyasi mercii sorumluluk almıyor.

Altı yaşındaki çocuğu baş göz edip babası yaşındaki adamla evlendiriyorlar , Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan’ı karlı dağlardan serin…

Maden kazasında yüzlerce işçi can veriyor ,  bırakın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan’ını , bir şube müdürü  bile istifa etmiyor…

Enflasyon yüzde 90’larda geziyor , Hazine ve Maliye Bakan’ı gözlerindeki ışıltıdan bahsediyor…

Deprem oluyor , on binlerce insanımız yıkılan binaların altında hayatlarını kaybediyor , Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan’lığında herhangi bir DEĞİŞİKLİK yok...

Girdikleri seçimlerden her defasında yenik düşmelerine rağmen yapıştıkları koltuğu bırakmayan siyasetçilerden bahsetmiyorum bile…

Türk halkı sabırlıdır , vefalıdır , kadirşinasdır.

Kendisine yapılan iyilikleri unutmadıkları gibi , yapılan yanlışları da unutmazlar…

Günü geldiğinde cezayı keser.

Her defasında düştüğü yerden kalkmasını bilir.

İNŞALLAH  bu günlerde başımıza gelen Pazarcık ve Elbistan merkezli büyük deprem felaketinin de elbirliği ile üstesinden geleceğiz.

Tıpkı daha öncekiler gibi….

Büyük önder ATATÜRK’ün dediği gibi ;

“Muhtaç olduğumuz kudret , damarlarımızdaki asil kanda mevcut…”