Asgari ücret görüşmelerinin başlayacağı şu günlerde, Türkiye’nin gündemine oturan bir öneri vardı: Üst düzey bürokratlara 30 bin TL seyyanen zam yapılması… TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilmesine rağmen kamuoyunda büyük tepki çeken bu düzenleme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla geri çekildi. Açık konuşmak gerekirse, bu karar doğru bir karardı.
Öncelikle zamanlama son derece yanlıştı. Asgari ücret 22 bin 104 TL iken ve yapılacak zammın ardından 30 bin TL’ye ulaşıp ulaşmayacağı bile belli değilken, yönetici ve uzman pozisyonlarındaki personele 30 bin TL seyyanen zam yapılmasını teklif etmek toplumsal açıdan ciddi bir kırılma yaratacaktı. Tam da milyonlarca çalışanın yeni yılda nasıl bir ücretle hayatını sürdüreceğini merak ettiği bu dönemde, bu tür bir teklifin kamuoyunda tepki çekmemesi mümkün değildi.
Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen önergeye göre, 375 sayılı KHK’ye ekli cetvelde yer alan kariyer meslek kadrolarında bulunanlar, aynı şekilde mali hakları bu cetvellere göre belirlenen personel ve bazı yöneticiler brüt 30 bin TL ek ödeme alacaktı. Yaklaşık 30 bin kamu çalışanını ilgilendiren düzenleme Meclis Başkanlığı’na sunulmuş ve komisyonda hızla kabul edilmişti.
Ancak kamuoyundaki tartışmalar büyüyünce süreç doğal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kadar uzandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ile görüşerek detaylı bilgi aldığı ifade edildi. Ardından da ücret adaletinin ve çalışma barışının korunması amacıyla bu düzenlemenin geri çekilmesi talimatını verdiği bildirildi.
Bu noktada şunu söylemek lazım: Devlette çalışan elbette hak ettiği ücreti almalı, nitelikli iş gücünün korunması için gerekli iyileştirmeler yapılmalı. Ancak bunu yaparken toplumun genel gelir düzeyini, çalışan kesimin beklentisini ve ekonomik atmosferi yok saymak doğru değildir. Hele ki toplumun en geniş kesimini ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri başlayacakken, yöneticilere 30 bin TL’lik seyyanen zam teklif etmek geniş bir kesim açısından kabul edilebilir değildi.
Toplumda “eşitlik” duygusunun zedelenmesi, ekonomik sıkıntıların arttığı bir dönemde sosyal tansiyonu yükseltirdi. Dolayısıyla teklifin geri çekilmesi yalnızca siyasi açıdan değil, toplumsal psikoloji açısından da isabetli bir hamle olmuştur.
Bu tartışma şunu bir kez daha gösterdi: Türkiye’de kalıcı ve adil bir ücret politikası oluşturmak artık kaçınılmazdır. Sadece belirli gruplara yönelik dönemsel düzenlemeler yapmak, hem diğer çalışanlarda kırılganlık oluşturuyor hem de çalışma barışını zedeliyor. Ücret adaletinin sağlanması, sorunları kökten çözmenin tek yoludur.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 12 Aralık’ta ilk toplantısını gerçekleştirecek. Milyonlarca çalışan, en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ücret talep ediyor. Umarım bu süreçte en azından bu geri çekilen düzenlemeden çıkan derslerle daha adil bir yaklaşım ortaya konur.
Çünkü ekonomik adalet olmadan sosyal huzurun sağlanamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.

