Bayram öncesi otoyollarda yaşanan manzara tanıdık: Yol kenarına yanaşmış bir araç, biraz ötede hız tabelası, sonra hop! Radar.

Tepkili olan çok. Sosyal medya adeta kaynıyor. “Her 10 kilometrede bir radar”, “ceza tuzağı”, “Hazineye katkı” gibi yorumlar X’te, Ekşi Sözlük’te sıkça karşımıza çıkıyor. Özellikle inişli-çıkışlı yerlerde, hız sınırının aniden düştüğü bölgelerde yapılan kontroller, birçok vatandaş tarafından sorgulanıyor. İnsanlar, denetim değil, adeta pusu kurulduğunu düşünüyor.

Haksızlar mı? Değiller. Zira işin “haber değeri” olduğu kadar bir de “vicdan terazisi” var. Keyfi uygulamalar, yolun ortasında aniden beliren 50 tabelaları, kör noktalarda konuşlanmış radarlar sürücüyü bezdiriyor. Bu tepkiler, sadece hız yapma arzusundan kaynaklanmıyor; aksine, adalet duygusunun zedelenmesinden doğuyor.

Ama bir de işin öbür yüzü var.

İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, ölümlü kazaların önemli bir kısmı doğrudan hız ihlalinden kaynaklanıyor. Kurban Bayramı öncesi başlatılan denetim seferberliği bu nedenle “can kaybını azaltma” amacı taşıyor. Yeni sistemler sıradan radarlar değil: Yapay zekâ destekli radar cihazları, yüz tanıma teknolojili yaka kameraları, renk, marka ve model tanıyan donanımlar… Adeta teknolojinin zirvesi.

Ve evet, işe de yarıyor. Artık ön plakası olmayan motosiklet bile radara takılıyor. 2 saatte 1500 araç sorgulayan sistem, gece-gündüz, yağmur-çamur dinlemeden görev başında. İhlal varsa, anında merkeze iletiliyor, ceza kesiliyor.

Peki bu sistemlerin kamuoyundaki algısı neden bu kadar olumsuz?

Cevap basit: Şeffaflık eksikliği. Emniyet Genel Müdürlüğü sabit radarların yerini resmi sitesinde paylaşıyor ama gezici radar araçları hakkında bilgi yok. Vatandaş “bana pusu kuruldu” diyorsa, bunu ciddiye almak gerekir. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, uygulama adil olmazsa güven de oluşmaz. Hele ki denetim, gelir kapısı gibi algılanırsa, toplumda karşılık bulmaz.

Aslında mesele sadece radar değil. Mesele, güvenlik ile özgürlük, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki denge. Bir denetimin meşruiyeti, sadece niyetiyle değil, yöntemiyle de ölçülür.

Sonuç? Ne tamamen iptal ne de sınırsız özgürlük. Gereken, ölçülü bir denge. Radarlar hayat kurtarıyor olabilir ama uygulama şekli vicdanları yaralıyorsa, orada bir durup düşünmek gerekir.

Çünkü vatandaş, sadece kurala değil, adalete de uymak ister.