“Öğretmen, cehalet denilen hortlağın önünde yer alan bir kahramandır. Hayata atılır atılmaz onunla mücadeleye başlar ve bütün hayatı, gençliği hatta ihtiyarlığı o amansız savaş içinde geçer”. 1945

Dr. Fazıl KÜÇÜK

            Ülkeler veya halklar arasında yaşanan çatışmalar ve savaşlar sonrasında taraflar arasında sanki hiçbir olay yaşanmamış gibi davranışların sergilendiği gerçeğini yaşıyoruz. Doğal olarak yaşanmış olanlar unutulmaz. Yaşanmış olan olayların unutturulmaması için uğraş verenler barışın önündeki engel olarak adeta korunmaya çalışılıyor. Buna karşın Güven Yaratıcı Önlemler diye tanımlanan önlemler alınması çabaları da sürgit ediliyor. Bu yönlü söylemlerin önem kazandığı yer olarak içinde yaşamakta olduğumuz adayı örnek olarak almak gerekiyor.

Bu yöntem Kıbrıs’ta 50 yılı aşkın süredir aralıklarla BM Genel Yazmanları eliyle piyasaya sürülüyor. Yapılan uygulamadan ne yazık ki olumlu sonuç alınamadığını hemen herkes biliyor. Adada konuşlu bulunan ve hiçbir olumlu tarafsız görev yapmadığı bilinen Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması için Genel Yazman Antoniyo Guterres’in BMGK’ne sunduğu raporda ilginç bulgular öne çıkarılıyor. Belki de bilinenleri yineliyor. Satır aralarında BM’in olaydan bıkkınlık duyduğu seziliyor.

Guterres, Kıbrıs’ta taraflar arasında müzakere edilmiş konulara ilişkin çözüme  güvenin azaldığını kaydediyor. Buna karşın tarafların tam teşekküllü müzakerelerin yokluğunda “halkın umudunu canlı tutmak için diyalog ve yakınlaşmayı sürdürmeleri gerektiğini” söylüyor. “Geçen zaman Kıbrıs sorununa karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulma yönündeki çabaları güçleştirmeye devam ediyor… Tarafların tutumlarının kemikleşmeye ve daha fazla ayrışmaya başladığı” kaydediliyor.

Şimdilerde Güven Yaratıcı Önlemlerin Azerbaycan ile Ermenistan arasında alınması için çabalar sürgit ediliyor. Ermenistan’ın sınırda Ateşkes kurallarını yok sayması çözümün önündeki engellerden yalnızca bir tanesidir. Silahların susturulmaması nedeniyle yukarıda da kaydettiğimiz gibi alınacak olan olası Güven Yaratıcı Önlemlerin yararının olmadığı şimdiden belli oluyor. Türkiye ile Ermenistan arasında da benzer çalışmaların yapılabilmesi için arayışlardan sonuç alınabilmesinin koşulu Türkiye’nin ne kadar iyiniyetli davranırsa davransın Ermenistan’ın 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlanması türküsünü çığırmaktan vazgeçmesi gerekiyor.

Başlatılmış olan görüşme süreci daha önce imzalanmış olan protokolün ortalıklardan kaldırılması nedeniyle boşlukta kalmıştı. Uzlaşı sürecinin olumlu olarak sonlanması için karşı tarafın bu isteğinden vazgeçmesi kaçınılmazdır. Aksi halde Kıbrıs’ta karşımızdaki unsurun güven veren konumda olmaması nedeniyle uyuşmazlığın çözümü dağların arkasındaki uykusunu sürgit ediyor.

Geride bıraktığımız Pazar günü yapılan milletvekili seçimi sonuçlandı. Şimdilerde yapılması gereken seçim sürecinde alanlarda söylenenlerin alanlarda kalması ve yeni hükümetin kurulması olmalıdır. Ülkenin birikmiş sorunlarının aşılabilmesi için bütün partilerin ortak noktada buluşmaları gerekmektedir. Ancak bu durumda ekonomik açmaz ve yaşam pahalılığının elbirliği ile aşılması olanaklı olacaktır. Şu anda ufukta başka seçeneğin olduğunu söylemek olası değildir.

Türkiye ile ilişkilerin Devletten Devlete yapılması gerekmektedir. Bugüne değin hamasete dayalı olarak yürütülen çalışmalar geldiğimiz noktayı özetliyor. Türkiye’yi görmezden gelerek bu yaklaşımın yürütülmesi anlamsız olacaktır. Kurulacak olan yeni Hükümetin halkımıza esenlik getirmesini diliyoruz.

Ön yargılarımızdan uzaklaşmış olarak geleceğe ilişkin birlikte çalışmalar yapılması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

Ahmet GÖKSAN
[email protected]