En az Porsuk Çayı kadar sessiz bir tehlikenin kıyısında yaşıyoruz: Deprem. Sessizce bekleyen bir gerçek. Gelişini ise büyük uğultularla haber veren bir doğa olayı. Ve biz bugün ortak, güçlü bir ses çıkartamazsak, yarın enkaz altında ‘’kimse yok mu? demek zorunda kalabiliriz.

Depremler, doğanın kendini hatırlatma biçimlerindendir.

Bir şehri geleceğe hazırlamak ancak duyarlı, bilinçli ve dürüst insanlarla olur. Ortak akılla hareket eden, bilime önem veren, objektif ve sorumluluk sahibi insanlarla. Hak hukuk bilen, vicdanlı ve merhametli insanlarla.

Eskişehir’in imardan altyapıya, ulaşımdan sosyal yaşama kadar birçok alanda çözüm bekleyen sorunları olduğu inkâr edilemez. Ancak bugün, bu sorunlardan belki de en hayati olanını konuşmamız gerekiyor: Deprem gerçeği.

Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı, deprem uzmanı ve inşaat mühendisi Fesih Bingöl ile bir görüşme yaptım. Dikkat çekici bir çerçeve çizdi kendisi. Kentsel gelişmeyi bir denklemle özetledi:

‘’Kentsel Gelişme = İmar × Mutluluktur.’’

Fesih Bingöl; deprem, yapı denetim, kentsel dönüşüm ve riskli yapılar konusunda marka bir isim. Dünyaya bakış açısı ile de bu konuları yorumladığında bir güven veriyor açıkçası. Şöyle bir ifade kullandı Bingöl;

‘’İmar fiziki gelişmeyi, mutluluk ise sosyal gelişmeyi temsil eder. Eskişehir’in geçmişte yapılan yanlış planlamalar sebebiyle bugün birçok sorunu, çözümsüzlükle boğuşuyor.’’

Fesih Bingöl’e göre, ‘Eskişehir maalesef depreme hazır değil. Bu sadece yapı stoğu açısından değil, yönetim anlayışı ve toplumsal bilinç bakımından da bir eksikliğe işaret ediyor. Şehrimizin depreme hazır hale gelmesi için siyasi mülahazalar bir kenara bırakılmalı, merkezi ve yerel yönetimler birlikte hareket etmeli.’

En dikkat çeken önerilerinden biri ise sık sık tekrarladığı Doğal Afetler ve Deprem Bakanlığı’nın kurulması. Bence de hayati önem taşıyan bir reformist bakış açısı bu.

Deprem öncesi, deprem anında ve sonrasında alınacak tedbirlerin hemen hayata geçirilmelisini istiyor Bingöl.

Her fırsatta bu konunun sadece teknik bir mesele olmadığını, insan hayatını doğrudan ilgilendiren ahlaki bir sorumluluk olduğunun da altını çiziyor. Üniversitelerin ve bilim insanlarının sürece aktif katılımıyla, bu alanda ortak akıl geliştirmenin mümkün olduğunu belirtiyor.

Fesih Bingöl; benim aracılığımla bir çağrıda bulunmak istediğini ifade etti.

‘’Hem merkezi hükümet hem de yerel yönetim yetkililerine açık çağrıda bulunuyorum. Günlük polemiklerin dışına çıkarak insan hayatının önemini kavrayarak bu sorunların çözümü mümkün olacaktır. Siyasetin yumrukla dizayn edilmesinden vazgeçilerek toplumsal barışı temin edecek adımlar bir an evvel atılmalıdır.’’

Ben deprem gerçeği ile bu kadar burun buruna yaşadığımız bu şehirde; Fesih Bingöl’ün daha aktif sorumluluk almasını, konu ile alakalı kurum, kuruluş, stk temsilcileri bir araya gelirken, Fesih Bingöl otoritesinin de mutlaka işin içinde yer almasını umuyorum.

Kentin tüm dinamiklerini harekete geçirmek gerekiyor. Elimizdeki değerleri bir araya getirmek, maksimum fayda görmek gerekiyor ve acele etmek gerekiyor.

Aslina bakarsanız bu çağrıyı siyasilerden çok duyuyoruz ama bir araya gelmek için somut adım atmıyorlar. Vekillerimiz, belediye başkanlarımız öncülüğünde acil bir toplantı yapılmalı ve dediğim gibi Fesih Bingöl gibi konunun ehli insalarda davet edilmeli.

Toplanma alanlarında biribirimizi aramak yerine şu an toplanmalısınız. Bekliyoruz…