İnsan hayatının şakası yoktur. Kim ne yaparsa yapsın ya da ne söylerse söylesin ölçü ve tartıya mecbur. Dünya hayatının tekrarı yok. Servet, şehvet ve şöhret tutkusuna kapılarak cehennem ateşine hazırlanmak akıl işi mi?  Ah şu çıkar ilişkileri var ya! İnsana neler yaptırıyor, neler?Menfaat söz konusu olduğunda bazıları döndürmedik entrika bırakmıyorlar? Kargaşa ve savaş çıkarmaktan geri durmuyorlar? Kargaşa ve kavgaların temelinde ekonomik çıkarlarınyattığı unutulmasın.  Kendi çıkarını her şeyin üstünde görenler kamuoyunda haklı görünmek için dini ve milli değerleri istismardan kaçınırlar mı?

Ünlü kıssada onu, kuyudan çıkaranlar: “Senin adın ne?” diye sordular. O da: “Yusuf” dedi. “Yusuf, sen de kimsin?” dediler. “Ben, kuyunun oğluyum! Benim, rabbimden başka kimsem yok.”dedi. Bu cevap karşısında kervan ehli hayrette kaldılar. Onlar: “Bu çocuk akıllı… Aklı ve vicdanı doğru tartıyor. Onu köle pazarında satıp çok para kazanalım.” dediler. Yusuf’u köle pazarında sattılar. “İyi kâr yaptık” diye, sevindiler. Sonradan onu satmayı bir türlü aklın ve vicdanın terazisine doğru oturtamadılar. “Eyvah, yanlış yaptık! Ne yazık ki, biz bu ticaretten ziyan ettik.” dediler.O satış, onu satanların yüreğine kor gibi oturmuş. Kor gibi oturduğu onu satan kervancı başının Yusuf’u tekrar bulabilmek için otuz yıl aramasından belli.

Hz. Yusuf’un hayatını anlatan Kur’an’daki meşhur hikâye film yapılmış. Güzel bir filim. Filmde ifrat ve tefrite kaçılmamış. Kur’an anlatısına sadık kalınmış. Zaman zaman TV’lerde gösterime giriyor.  Bugünlerde yine gösterimde… Köle pazarında saraya satılan Yusuf, sarayda çeşitli sınavlara tabi tutulur. Ondaki üstün yeteneği gören yetkililer,Yusuf’a sarayın yemek dağıtım sorumluluğunu verdiler. O, itaat ve dürüstlükten hiçbir koşulda taviz vermez.Onun iş ile sözü ölçü ve tartıyladır. Bu tutumu onu peygamberlik mevkiine kadar yüceltir.

Yusuf, öğün vakti yemek dağıtım sırasında “Amon Tapınağı” kâhinleri adına yirmi kişilik yemek isteyenlere: “Listede “Amon Tapınağı” kâhinleri beş kişi bildirilmiş.” dediğinde… Tapınak için yemek alanların tepkisi: “Biz, ne dedikse odur. Bize ayrılması gereken yirmi kişilik yemektir.” demeleri üzerine, Yusuf’un: “Peki beş kişiye yirmi kişilik yemek çok değil mi? Dökülmesi israftır.” sözüne, “O yemekler dökülmüyor. Yirmi kişilik yemeği biz beş kişi yiyoruz. Kesemezsin bizim yemeğimizi.Kesersen, bedelini ağır ödersin.” dediler. Tapınağa vardıklarında: “ Yusuf’ da çok oluyor. Bize eksik yemek veriyor.Bizim tanrılarımıza karşı geliyor!” diye, ortalığı velveleye verdiler.Şekeri şap, şapı şeker gösterip bir bardak suda fırtınalar kopardılar.

Yusuf’a kardeşlerinin kıskançlık düşmanlığından sonra ikinci düşmanlık çıkar ilişkisinden dolayı “Amon Tapınağı” kâhinlerinden geldi. Yirmi kişilik yemek yerine beş kişilik yemek tahsisi tapınak görevlilerinin öfkesini galeyana getirdi. Öfke, kine gark oldu. Menfaate dokunuş inanç çatışmasına dönüştürüldü. İnanç istismarı insaf, vicdan ve akılda dengeyi bozar. Fitne ateşi alev aldı mı, o yangını söndürmek meseledir.Menfaatleri uğruna bir bardak suda fırtına koparanların ekonomik çıkarları göller, ırmaklar, nehirler ya da denizler dolusu olduğunda kasırga estirmeleri hiçten değildir. Söz ile tavrın ayarı bozulunca tehlike çanları çalmaya başlar. İnsaf ve vicdan ölçüsünü yitiren, masumlara suç isnadından çekinir mi? Bir toplumda masumlar suçlandığında o toplumun çöküşü başlamış, demektir.

Ne iş yapılırsa yapılasın, hangi ticaretle iştigal edilirse edilsin ölçü ve tartıyı aklın vicdanında doğru ölçüp tartmak lazım.  Sonraki nedamet, fayda vermez! İşini ve sözünü adaletince icra etmeyen akıbetine yansın! Kâr zannı ile yapılan işin yamuk tartı ya da eğri ölçüsü bir gün öyle yapanın yüreğine kor gibi oturur. Muhatap kim olursa olsun elzem olan doğru söz söylemek ve düzgün tavır koymaktır. İşin sahibi ister kamu, ister özel sektör görevlisi olsun sözü ile işini tartıyla yapmıyorsa, ondan ötesi felakettir.

Terazi doğru tutulmadıkça ne tartılırsa tartılsın tartı ve ölçü yanlış olur. Bir de işin içerisine hile karışırsa vay o doğru tartı isteyenin haline. Kur’an’ın 6/152’inci ayetinde: “…Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz, herkesi gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. Yakınınız bile olsa (birisi hakkında) konuştuğunuzda adil olun! Allah’a verdiğiniz sözü tutun. Allah, size bunları öğüt alasınız diye emretti.” buyuruyor.  Toplumlar, hünerli ve akıllı insanların omuzlarında yükselirler. Hainler sayesinde de zelil düşerler. Toplumsal ilişkilerin sağlıklı işleyişi ölçü ve tartıların adil yapılışına bağlıdır.

Ölçü ile tartıda ayarın kaçmasına sebep şehvet, servet ve şöhret hırsıdır. Bakara suresi, ayet 155’de Allah: “Ant olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” buyuruyor. İnsanın baş esenliği ilişkilerindeki adil tutumlara bağlıdır. Adil tutum, herkes için geçerlidir. Ölçü ve tartıda adalet dinli, dinsiz, fakir, zengin herkese lazımdır. Ölçü ve tartıda adaletin ayarını bozan kendine yazık eder. Geleceğini karartmış, mazisini kirletmiş, istikbalini köreltmiştir.Eğri metre düzgün ölçer mi? Yamuk terazi doğru tartar mı?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 14 NİSAN 2022 / Milli irade