“Her nedense Kıbrıs’taki Rumlar öteden beri Ada’nın hakiki sahipleri Türklere karşı büyük husumet ve antipati besleyen, ellerine geçirdikleri her fırsattan istifade yolunu bulur bulmaz onları zarara uğratmak için her çareye başvurmasını bilen bir kitledir”. 1956

Dr. Fazıl KÜÇÜK

            İ-kinci Paylaşım Savaşı sonrasında ülkelerin kendi öz savunmalarını yapmaya çalışırlarken bazı sıkıntıları yaşadıkları biliniyor. Bu sıkıntıların aşılması için geniş katılımlı ittifak arayışlarına da ivme kazandırılıyordu. Paylaşımdan büyük ölçüde zarar gören Avrupa ülkelerinin imdadına Amerika yetişiyordu. Bu şemsiyenin ismi NATO olarak kabul ediliyordu. Bu şemsiye altında kendilerine yer bulamayan Rusya’nın önderliğinde oluşturulan yapı ise Varşova Paktı olarak tanımlanıyordu. Kaba hatları ile oluşturulan bu yapılar dünyanın da iki kutuplu diye tanımlanmasının yolunu da açıyordu.

Varşova Paktı Sovyetler Birliğinin dağılması üzerine varlığını sonlandırıyor, buna karşın NATO varlığını sürgit ediyor. Bu nedenle bazılarına göre barış için çalışmalar yaptığı savunulurken bazıları da savaş örgütü olarak tanımlıyorlar. Kıbrıs olaylarının yaşandığı dönemde nasıl yanlı tutum sergiledikleri belleklerde tazeliğini koruyor.

Kıbrıs Rum Yönetiminin de NATO üyeliği için bazı çalışmalar yaptıkları gizli bir konu değildir. Finlandiya ile İsveç’in üyelikleri gündeme taşınınca Rum Yönetiminde de hareketlilik yaşandı. Yönetim ile İngiltere arasında 15 Ocak 2014 tarihinde imzalanan İngiliz Egemen Üs Bölgelerinde Askeri Olmayan Gelişme Anlaşmasının 15 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiği belirtiliyor. Rum Başkanlık Sarayında düzenlenen etkinlikte konuşan Nikos Anastasiyadis, ülkesi ile İngiltere arasındaki mükemmel ilişkilerin kanıtlanmış olduğunu söylüyordu. Bu nedenle NATO üyeliği konusunda ısrarlı olmayacaklarını söyleyen Nikos Anastasiyadis’e karşı Yannakis Kaulidis ise üyelik konusunda ısrarlı olacaklarını bazı Türk siyasetçilerin de tepkilerinin olumlu olduğuna vurgu yapıyor.

Aralarındaki mükemmel ilişkinin Kıbrıs uyuşmazlığının önündeki takoz olduğu açıklanan bu uygulama ile kendiliğinden ortalıklara çıkıyor. Buna koşut Rum basınında yer alan haberlere göre Türkiye’nin Rum Yönetiminin NATO üyeliği konusundaki en büyük engel olduğu vurgusu yapılıyor. Üyelik konusunda ödevlerini yaptıklarını Kıbrıs’ın NATO’ya veya barış için ortaklığa katılım belgeler /raporlarının hazır olduğu kaydediliyor.

Annan’ın Belgesinin oylandığı günlerde İngiliz yönetimi adı geçen üs bölgesindeki arazilerin Türkler ve Rumlar arasında bölüşüleceğini duyuruyordu. Bölüşümdeki birincil koşul adı geçen belgenin her iki toplum tarafından kabul edilmesi idi. İ-kinci ve daha da önemli olan koşulda arazilerin % 90’ının Rumlara geri kalan %10’unun ise Türklere verileceği belirtiliyordu. İngiliz adaletini bu önerileri ile ne güzel kanıtlamış oluyorlardı. Şu anda Türklere ilişkin açıklamanın olmadığını belirtmek gerekiyor.

Avrupa Parlamentosu’nun açıklanan son raporunda “Kıbrıs Türklerinin yerinin AB olduğu ve Kıbrıslı Türklerle temasların arttırılması için çaba gösteril-mesi” isteniyor. Açıklamanın devamında ise Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonuna sunulan taslak metinde Türkiye’nin iki devletli çözüm modelinden vazgeçmesi isteniyor.

Çevremizde oluşan bu yapı içinde bizlerin de ülkemizin esenliğe ulaşması için bugüne değin yaptıklarımızı sorgulamamız gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

20 Mayıs 2022 – Ankara -

Ahmet GÖKSAN
[email protected]