Kıdem tazminatı, Türkiye’de çalışanların iş güvencesi ve uzun vadeli haklarını koruma amacı taşıyan önemli bir sosyal güvenlik mekanizmasıdır. Ancak mevcut sistem, işverenler üzerinde ciddi bir mali yük oluşturmakta, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) için sürdürülemez bir hale gelmektedir. Bu yükü hafifletmek ve çalışanların haklarını daha etkin bir şekilde korumak için kıdem tazminatı fonu kurulması ve bu fonun tamamlayıcı emeklilik sistemiyle entegre edilmesi gerektiği fikri, yıllardır tartışılmaktadır. Batı ülkelerindeki örnekler, bu dönüşümün hem çalışanlar hem de işverenler için nasıl bir kazan-kazan modeli sunabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
**Mevcut Sistemdeki Sorunlar…
Türkiye’de kıdem tazminatı, işverenin çalışanın işten ayrılması durumunda ödemekle yükümlü olduğu bir toplu ödeme şeklindedir. Ancak bu sistem, işverenler için öngörülemez bir mali yük oluştururken, çalışanlar için de hak kayıplarına yol açabilmektedir. İşverenler, özellikle ekonomik dalgalanmalar veya beklenmedik işten çıkarmalar durumunda, bu ödemeleri karşılamakta zorlanmakta; bazı durumlarda iflas eden veya kapanan işletmeler nedeniyle çalışanlar haklarını tamamen kaybedebilmektedir. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) verilerine göre, kıdem tazminatı yükü, özellikle KOBİ’lerin finansal sürdürülebilirliğini tehdit eden bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, mevcut sistemin esnek çalışma modellerine uyum sağlamaması, iş gücü piyasasını katılaştırmakta ve istihdamı olumsuz etkilemektedir.
**Kıdem Tazminatı Fonu: Çözüm Yolu…
Kıdem tazminatı fonu, bu sorunlara çözüm sunabilecek bir model olarak öne çıkmaktadır. Fon sistemi, işverenlerin düzenli olarak prim ödeyerek bir havuzda birikim oluşturmasını ve çalışanların haklarının bu fonda korunmasını sağlar. Çalışan, işten ayrıldığında veya emekli olduğunda, bu fondan birikimlerini alabilir. Böylece işverenlerin ani ve yüksek maliyetli ödemelerden kurtulması, çalışanların ise haklarını garanti altına alması mümkün olur. Daha da önemlisi, bu fonun tamamlayıcı emeklilik sistemiyle entegre edilmesi, çalışanların uzun vadeli mali güvenliklerini artırabilir.
Tamamlayıcı emeklilik sistemi, bireylerin emeklilik döneminde sosyal güvenlik sistemine ek gelir elde etmesini sağlayan bir mekanizmadır. Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) bu alanda önemli bir adım olsa da, kıdem tazminatı fonu ile entegre edilmesi durumunda çok daha kapsamlı bir sosyal güvenlik ağı oluşturulabilir. Çalışanların kıdem tazminatı birikimleri, emeklilik fonlarına aktarılabilir veya bu birikimlerin bir kısmı tamamlayıcı emeklilik planlarında değerlendirilebilir. Bu model, hem çalışanların geleceğini güvence altına alır hem de işverenlerin mali yükünü hafifletir.
**Batı Ülkelerinden Örnekler…
Batı ülkelerinde kıdem tazminatı ve tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin entegrasyonuna dair başarılı örnekler bulunmaktadır. Örneğin, “Almanya”da işverenler, çalışanların kıdem tazminatı benzeri haklarını özel emeklilik fonlarına yatırarak mali yüklerini azaltmaktadır. Bu fonlar, profesyonelce yönetilerek çalışanların birikimlerinin değerlendirilmesini sağlar. Almanya’daki “betriebliche Altersvorsorge” (şirket emeklilik planı) sistemi, işveren katkılarıyla finanse edilen ve çalışanın emeklilik döneminde ek gelir elde etmesini sağlayan bir modeldir. Bu sistem, çalışanların sosyal güvenliğini artırırken, işverenlerin ani ödeme yükümlülüklerini ortadan kaldırır.
Benzer şekilde, *Hollanda’da işverenler ve çalışanlar, sektörel bazda oluşturulan emeklilik fonlarına düzenli katkıda bulunur. Hollanda’nın bu sistemi, kıdem tazminatı benzeri hakları da kapsayacak şekilde tasarlanmıştır ve çalışanların birikimlerinin uzun vadeli yatırımlarla değerlendirilmesini sağlar. Bu model, iş gücü piyasasında esnekliği artırırken, çalışanların hak kayıplarını önler. **Avustralya*’nın “Superannuation” sistemi ise, işverenlerin çalışanlar adına zorunlu olarak emeklilik fonlarına katkı sağlamasını öngörür. Bu sistem, çalışanların emeklilik döneminde mali bağımsızlıklarını desteklerken, işverenlerin yükünü öngörülebilir ve sürdürülebilir bir seviyede tutar.
**Türkiye İçin Öneriler…
Türkiye’de kıdem tazminatı fonu kurulması, mevcut sistemin hem işverenler hem de çalışanlar için daha adil ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasını sağlayabilir. Fonun tamamlayıcı emeklilik sistemiyle entegre edilmesi, çalışanların birikimlerinin profesyonelce yönetilmesini ve uzun vadeli mali güvenliklerinin artmasını mümkün kılacaktır. Bu dönüşüm için şu adımlar atılabilir:
1. *Fonun Yapısı*: Kıdem tazminatı fonu, işverenlerin düzenli prim ödemeleriyle finanse edilmeli ve devlet tarafından denetlenmelidir. Çalışanların bireysel hesapları üzerinden birikimlerini takip edebileceği şeffaf bir sistem kurulmalıdır.
2. *Tamamlayıcı Emeklilik Entegrasyonu*: Fon birikimlerinin bir kısmı, çalışanın tercihine bağlı olarak tamamlayıcı emeklilik planlarına aktarılabilmeli veya yatırım araçlarıyla değerlendirilebilmelidir.
3. *Esneklik ve Adalet*: Sistem, farklı sektörlerdeki işverenlerin mali kapasitelerine uygun olacak şekilde esnek prim oranları sunmalı, aynı zamanda çalışanların hak kayıplarını önleyecek şekilde tasarlanmalıdır.
4. *Batı Modelinden Dersler*: Almanya ve Hollanda gibi ülkelerdeki fon yönetim modelleri incelenerek, Türkiye’ye özgü bir sistem geliştirilmelidir.
*Sonuç*
Kıdem tazminatı, işverenin sırtında ağır bir yük olmaktan çıkarılmalı, çalışanların haklarını koruyan ve geleceğini güvence altına alan bir araca dönüştürülmelidir. Kıdem tazminatı fonu ve tamamlayıcı emeklilik sistemi entegrasyonu, bu hedefe ulaşmak için en uygun çözümdür. Batı ülkelerindeki başarılı örnekler, bu modelin hem işverenler hem de çalışanlar için sürdürülebilir bir kazan-kazan senaryosu sunduğunu göstermektedir. Türkiye, bu reformu hayata geçirerek iş gücü piyasasını modernize edebilir, çalışanların sosyal güvenliğini güçlendirebilir ve işverenlerin rekabet gücünü artırabilir. Artık bu yükü hafifletme ve geleceği inşa etme zamanıdır.
AZ DA SAĞLIK…
Vejetaryenlerde depresyon, parestezi, periferik nöropati, psikoz gibi psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar daha fazla görülüyor.
Vejetaryen ve hele de vegan beslenme insan fizyolojisine aykırı, hastalıklara davetiye çıkaran ve bilimsel temeli olmayan beslenme modelidir, sinsi bir tuzaktır…
RAHMETLE…
Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...
-Yavuz Bülent BAKİLER