Hayatımıza yön veren kararlarımızın arkasında bazen uzun düşünüşler, bazen aniden harekete geçişler olur. Bir yolda ilerlerken hangi yöne devam edeceğiniz, tüm akışı değiştirecek bir karardır. Bazense elinizde olmayan durumlarla karşılaşırsınız, saniyelerle kaçırdığınız tren hayatınızı değiştirebilir. Yani, hayat, büyük patlamalarla değil; kimsenin fark etmediği küçük bir anla yön değiştirir. Dışarıdan sıradan görünen bu kısa anlar, bir insanın iç dünyasında sessiz ama yoğun bir gerilim taşır.

Karar anlarının garip bir tarafı vardır. O anı yaşarken ne kadar sıradan görünür… Hatta çoğu zaman karar verdiğimizi bile tam anlamayız. Sanki hayat kendi akışıyla bizi bir noktaya taşımıştır da biz sadece orada durmuşuzdur. Oysa gerçek böyle değildir. Her küçük duraksama, her iç çekiş bir yön belirler. Ve bu yön, çoğu zaman geriye dönüp baktığımızda asıl yol ayrımı olarak karşımıza çıkar.

La Haine filminde bu sessiz yön değişimleri çoktur. Film, karakterlerin büyük laflar ettiği ya da kahramanca adımlar attığı sahnelerle değil; çoğunlukla kimsenin fark etmediği küçük anlarla ilerler. Bir bakışta, bir omuz silkmede, bir sessizlikte karakterlerin yönleri çizilir.

Üç arkadaşın aynı yaşam şartlarında farklı tutum ve davranışlarını izliyoruz. Farklı dil, din ve kültürden bu üç arkadaşın, aynı toplumsal sorunlarla mücadelesinde Said muzip tavırlar takınarak espri yoluyla tepkisini gösterirken Vinz asi ve hırçın tavırlarla tepki gösterir. Üç arkadaş arasında Hubert; grubun en sakin ve diğerlerinden daha olgun olanıdır. Onun sessizliği pasif bir sessizlik değil, düşünceli ve tepkisel bir sessizliktir. Hubert’in kararsızlıkla değil, farkındalıkla kurduğu sessizliği tam da bu yüzden çarpıcıdır. Onun kararları bağırmaz, ama film boyunca yankılanır.

Ve sonra filmde bir cümle yankılanır. Basit ama ürpertici bir tekrar:

“Gökdelenden aşağıya düşen adamın hikayesini duymuş muydunuz? Düşerken her katı geçtiğinde kendi kendine mırıldanıp, kendisini teskin ediyormuş: Buraya kadar her şey yolunda… Buraya kadar her şey yolunda… Buraya kadar her şey yolunda…Önemli olan düşüş değil. Yere çarpıştır.”

Hubert’in sessizliği, işte tam bu düşüş anında başlar. O, düşüşün farkında olan ama yere çarpmayı beklemeyen biridir. “Buraya kadar her şey yolunda” diyerek kendini avutmaz. Sessizliğinin içinde gerçeği taşır.

Hubert’in sessizliğinde bir yandan da insanlığın sessizliğini gördüm. Savaşlar olurken, çocuklar katledilirken, insanlar ölürken sessiz kalan insanlığın bir çarpma anı olacak.

Çünkü önemli olan düşüş değil… Kararlarımızın bizi götürdüğü o kaçınılmaz çarpma anıdır. Ve bazen, o anı belirleyen şey, kimsenin duymadığı sessiz bir karardır.